⛱️ Ilkokul Döneminde Uyum Ve Davranış Problemleri

Çocuklardakiuyku problemleri yaşa göre farklılıklar gösterir. Çocukların genelde uykuya dalma , uykuyu devam ettirme , yeterli uyku alma , uykunun kalitesi , açısından problemler yaşanabilir. Uyku bozuklukları genelde kişinin psikososyal stres faktörlerine ve kaygı durumlarına gösterdiği bir reaksiyondur. Kodlamave Robotik. Oyunlarımızı Kodlayarak Tasarlıyoruz. İlkokul 1. 2. ve 3. Sınıf öğrencilerimizin code.org kodlama platformu üzerinden değişken problemlere yönelik çözüm becerileri geliştirmesini sağlıyoruz. Bu platform üzerinden öğrencilerimizi takip ederek ilerlemelerini kayıt altına alıyoruz. 4. TherapiaGarden Psikoloji Merkezi. Hizmetlerimiz. Çocuk ve Ergen Terapisi. Uyum Problemleri. İçerik Hazırlanmaktadır. Nöropsikolojik bozukluklar nedir, ne zaman değerlendirme ve terapi gerekir? Buyönüyle uyum ve davranış problemleri; çocuğun değişik bedensel ve psikolojik sebeplere bağlı, iç çatışmalarını davranışlarına aktarması sonucu ortaya çıkmaktadır. Saldırganlık, inatçılık, parmak emme, tırnak yeme, fobiler (korkular), kaygı, içe kapanıklık, çalma davranışı, yalan söyleme, alt ıslatma Saldırganlık, uyum ve davranış bozuklukları, uyku bozuklukları, yeme problemleri, okul başarısızlığı, dikkat dağınıklığı, alt ıslatma ,dışkı kaçırma , tikler, değişik derecelerde ortaya çıkabilir. Bu sorunlardan hangisi olursa olsun anne babaya önemli görevler düşmektedir. Bazıuyum ve davranış sorunu zannedilen belirtiler çocuğun içinde bulunduğu gelişim döneminin tipik belirtileri olabilir. 2 yaş sendromu belirtileri gösteren bir çocuğun her şeye hayır demesi, tutturma ve inatlaşmaları, öfkesi bu yaş dönemine ait davranışlardır. Çocuk tuvalet eğitimi alıyorsa mesane kontrolünü kazanana ve tuvaleti kullanmayı öğrenene kadar İzinsizalma davranışları çocuklarımızın toplumsal uyumunu etkileyen problem davranışlardan biridir. Okul öncesi dönemde görülen izinsiz alma davranışları uyum ve davranış bozukluğu olarak tanımlanmamaktadır. Çünkü bu dönemdeki çocuklar, özellikle de 3-6 yaş dönemindeki çocuklar “benmerkezci” özelliklere sahip oldukları ve mülkiyet, sahip olma COVID19 pandemi döneminde haftada iki gün okula gelip üç gün uzaktan eğitime katılan beş yaş ve on bir yaş aralığında; beş yaş ve on yaş çocuklarının daha fazla agresif/yıkıcı davranış sergiledikleri, beş yaş ve on bir yaş çocuklarının daha fazla vii duygu düzenleme problemleri, dokuz yaş çocuklarının daha az ÇocukDavranış Değerlendirme Ölçeği. Sezgin, E. ve Demiriz, S. (2016). Çocuk Davranış Değerlendirme Ölçeği’nin (ÇODDÖ) Türkçe’ye uyarlanması: Geçerlik ve güvenirlik çalışması. Mersin Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 12 (2), 702-718. Ölçekten alınabilecek en düşük puan 17 en yüksek puan 85 olarak Tümbu konular çalışılırken aile ile iş birliği içinde ve aile rehberliği ile birlikte psikolojik destek verilmektedir. Çocukta Uyum ve Davranış Problemleri. Uyum ve davranış bozuklukları ruh sağlığının tehlikede olduğunu gösteren işaretlerdir. İlk işareti alan anne ve babalar, başka işaretleri beklemeden nerede 711 yaş çocuğu sosyal benliğini geliştirme dönemindedir. Çevresel etkilere oldukça açıktır. Etrafında bulunan insanların kendisi ile ilgili yargıları, tutum ve davranışlarından etkilenir. Bu yaş çocuğunun başarılı olması, olumlu davranışlar kazanması ve yüksek benlik duygusuna sahip olması birazda yetişkinlerin İ çe Kapanık ve Asosyal Çocuklar, Asosyal, sosyal olmayan insanların yapacağı davranışları sergileyen kişilere verilen bir isimdir. Bu kişiler kalabalık yerlere girmeyi tercih etmezler. Sakin kimsenin bulunmadığı yerler onlar için daha tercih sebebidir. Kalabalıkta kendilerini rahat hissetmezler. kendilerini saklama isteği ckMC. Çocuğunuz için psikolojik danışmanlık süreci hakkında bilgi almak istiyorsanız öncelikle yaş grubuna göre başlıkları takip ederek okumaya devam etmelisiniz. Okul Öncesi Dönemdeki Çocuklarda Psikolojik Danışmanlık Çocuğunuz henüz ilkokula başlamadıysa ilk görüşmeye muhakkak sadece anne ve babayı alarak ilerlemekte fayda görüyorum. Bu görüşmeye çocuğun gelmemesi sürecin devamı açısından oldukça önem gösterir. Yaş itibari ile küçük olması sebebi ile bekleme salonunda ben aile ile görüşürken yalnız kalması, benim aile ile görüştüğümü görmesi ve bu süreçleri izlemesini tercih etmiyorum çünkü ilerde bireysel olarak sadece çocuğunuzla ilerlemeye karar verirsek benimle kuracağı ilişkide direnç gösterebilir. İlk seansta ebeveynler ile detaylı görüştükten sonra aileden alacağım bilgilere göre sürecin ilerleyişi farklılık gösterir. Çocukla çalışma yapılacağı gibi çocuk odaklı aile danışmanlığı şeklinde de görüşmelere devam edebilir. Okul öncesi dönemde aileler daha çok; alt ıslatma davranış problemleri, uyku sorunları, kardeş kıskançlığı, gelişimsel gerilik, konuşma bozukluğu, dikkat dağınıklığı, öfke nöbetleri, içine kapanıklık, anaokulunda yaşanılan sorunlar, tuvalet eğitimi, teknoloji bağımlılığı, ölüm ile ilgili yaşantılar, cinsel oyunlar ya da davranışlar hakkındaki kaygılar, çocuğun çok kaygılı olması, korkular, fobiler ya da takıntılı davranışlar sebebi ile randevu almaktadır. Bu dönemde konu ne olursa olsun kapsamlı bir değerlendirme yapmak için Gelişim Testi uygulanmasında fayda vardır. Okul Dönemindeki Çocuklarda Psikolojik Danışmanlık Okula başlamış olan çocukları için psikolojik danışmanlık desteği almak istendiği takdirde ilk seansta muhakkak anne baba ve çocuk ile görüşüyorum. İlk seanstaki içeriğe bağlı olarak psikolojik değerlendirme sürecinin nasıl devam edeceğine karar verilir. Burada problemin ne olduğu, ailenin beklentileri, çocuğun ritmi belirleyici faktörlerdir. Psikolojik değerlendirme sürecinde çoğu zaman çocuk için bir değerlendirme testine ihtiyaç duyulur. Tüm bu aşamalardan sonra ne sıklıkta ve nasıl ilerleneceği belirlenir. İlkokul döneminde aileler daha çok; akademik problemler, davranış problemleri, okula uyum sorunları, alt ıslatma, kaygı, özgüven, takıntılı davranışlar, dikkat eksikliği ve hiperaktivite, akran zorbalığı, teknoloji bağımlılığı, cinsel eğitimin nasıl verileceği hakkında endişeler, içe kapanıklık, sosyal fobi, aile içi iletişim sorunları, özel öğrenme güçlüğü, ilgi ve yetenekleri keşfetme, yalan söyleme, zeka testi yaptırma gibi konular hakkında randevu almaktadır. Çocuğunuz için psikolojik danışmanlık desteği almak istiyorsanız, unutmamanız gereken en önemli konulardan birisi; psikolojik değerlendirme süreci ile tedavi sürecinin farklı aşamalar olduğudur. Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz. Okula Uyum Okula uyum, uyum çocuğun sahip olduğu benlik kavramı ile içinde bulunduğu toplum normlarının kendisinden beklentilerinin dengeli ve düzenli bir şekilde geliştirilebilmesidir. Geliştirilen uyumun devamlılık sağlaması da oldukça önemlidir. Okula uyum kavramı farklı tanımlamalarla birlikte en temelde; samimi bir öğretmen-öğrenci ilişkisinin kurulması, çocuğun akademik başarısının en azından kendi sınıf düzeyi içerisinde ortalama düzeyde seyretmesi, ve sınıfının entelektüel, sosyal, duygusal ve davranışsal standartlarına uyum sağlamada herhangi bir sorun yaşamaması olarak tanımlanabilmektedir. Okula Uyum Süreci Nasıl Olmalıdır? Okula uyum sürecinden önce çocuğun anne veya temel bakım veren kişi ile ilişkisi oldukça önemlidir. Okula uyum sağlayamama hem anne hem de çocuk ilişkisini doğrudan etkilemektedir. Çocuk kendini okul ortamında güvende hissetmezse, ailesinin onu orada bırakacağı, bir daha almaya gelmeyecekleri gibi düşünce içeriklerini; anneye yapışma, onu eve göndermeme ve annenin sürekli okul kapısında beklemesi gibi davranışlara dökebilir. Bu durum hem anne hem de çocuk için oldukça zorlayıcı olmakla birlikte anne-çocuk bağlanma stili ile de doğrudan ilişkilidir. Okula uyum sürecini zorlaştıran bir diğer durum ise; çocuğun okula başlama zamanına kadar ev içerisinde kendisine sorumluluklar verilmemesi ve ev içerisinde kendisinden uyması beklenen kuralların olmamasıdır. Çocuk sorumluluk duygusuna sahip olmadan, kural ve sınır olmadan yetiştirildiğinde okul ve sınıf gibi kurallar zincirlerinden oluşan bir topluluğa girdiğinde korkabilmektedir. Böyle bir topluluk içinde kendisinden beklenilenleri anlayamamakta, anladığı durumlarda ise; nasıl davranması gerektiğini bilemediği durumları fark etmektedir. Tüm bu süreçler çerçevesinde; çocuk okula uyum sürecini başarılı bir şekilde geliştirememektedir. Okula uyum problemleri; okul öncesi eğitim kurumlarında ilk olarak kendini göstermektedir. Çocuk belki de ilk defa aileden ayrılıyorsa ve farklı bir ortama dahil oluyorsa uyum sürecinde zorluk yaşaması muhtemeldir. Bu sürecin ilk başında çocuk kendisi okulu ve diğer çocuklar arasında bir denge kurmaya çalışır. Eğer kendi dengesini kurar ise başarılı bir uyum sürecinden bahsedilebilir ancak eğer dengeyi kuramaz ise okula uyum sürecini sağlamak için destek alınması önemlidir. Çocuk okula başlamadan önce aile tarafından bilgilendirilmeli ve hazırlanmalıdır. “Okul nedir?, Okulda neler yapılır? Ne zaman okula gidip ne zaman evde vakit geçireceğiz?” gibi soruların cevapları çocuğun bilişsel seviyesine uygun şekilde anlatılmalıdır. Çocuklar bilmediği veya anlamlandıramadığı şeylerden korkarlar. Bu sebeple sadece okul uyumu için değil günlük yaşam içerisinde de bir çok konu çocuğa uygun şekilde mümkünse göz teması kurarak sakince anlatılmalıdır. Çocuğa yönelik bu ön hazırlık, kaygısını hafifletip uyum sürecini daha kolay geçirmesine katkı sağlayacaktır. Okula uyum süreci içerisin de okulun ve öğretmenin “uyum haftası” veya “oryantasyon” sürecini nasıl koordine ettiği de oldukça önemlidir. Okula başlamadan önce; minik bir ziyaretle en azından bina ve bahçenin kısmen gösterilmesi ve samimi bir konuşma çocuk için daha yumuşak bir geçiş olacaktır. Öğretmenin de samimi bir şekilde çocuğu karşılaması; çocukta olan kaygıyı çok daha aza indirecektir. Tüm bu basamaklar yumuşak ve çocuğun hazır bulunuşluk haline göre ayarlandığında uyum süreci başarılı bir şekilde gerçekleşmiş olacaktır. Çocuk kendisini okulu içerisinde rahat hissederse, kendisinden beklenen öğrenme davranışlarını gösterme ve başarılı olma motivasyonu ve çabası olacaktır. Yapılan araştırmalar neticesinde; davranış sorunlarının, okula uyum ve okul reddi ile doğrudan ilişkisi olduğu görülmüştür. Davranışsal problemleri olan öğrencilerin; öğretmenleriyle olan ilişkilerinde de sorun yaşadıkları ve okul uyumlarının daha az olduğunu belirtmiştir. Anaokulunda aşırı davranış sorunları sergileyen öğrencilerin, öğretmenlerini daha az yakın buldukları ve ilkokul dönemlerinde öğretmenleri ile olan ilişkilerinde daha fazla çatışma yaşadıkları görülmektedir. Okula uyum sağlayamayan çocuklarda okul ve sınıf ortamında istenmeyen davranışlar görülebilmektedir. Bu davranışlar; İlgisizlik, içine kapanıklık, aşırı çekingenlik, nedensiz aşırı korkma, aşırı huzursuzluk, arkadaş edinememe, söz dinlememe, kurallara ve disipline uymama, okul araç gereçlerine zarar verme, ders çalışmama, arkadaşlarının araç gereçlerine zarar verme, söz almadan konuşma, ders dinlememe, sınıfta gezinme, gürültü yapma, ilgisiz kalma şeklinde görülebilmektedir. Bu durumlarla birlikte; alt ıslatma, uyuyamama ve sabahları uyanamama, sebepsiz baş ağrıları ve karın ağrıları şeklinde de kendini gösterebilmekte ve bir sonra ki basamak olarak da okul fobisi şeklinde karşımıza çıkabilme ihtimali vardır. Okula uyum süreci hem aile hem de çocuk için oldukça önemli bir süreçtir. Yaşanan olumsuzluklar aile dinamiklerini de direkt etkileyebilmektedir. Bu sebeple çocuğunun okula başlamaya hazır olmadığını düşünen ebeveynlerin bu süreç öncesi profesyonel destek alması çocuğun ilerleyen yaşam dönemleri içinde çok büyük bir yatırım olacağı unutulmamalıdır. Çocukluk dönemi sorunları; Çocuklarda yaş aralığına göre görülen problemleri kapsamaktadır. Bu dönemde çocuklarda görülen sorunlar uzman eşliğinde çözülmelidir. Çocukluk Dönemi Sorunları Nelerdir? Çocuklarda Tik Bozuklukları, Alt Islatma, Aile Yapısı ve Evlilik Anne-Baba İlişkisinin Çocuğa Etkisi, Çocuklarda Cinsel Kimlik Gelişimi, Gelişimsel Değerlendirme, Kekemelik, Öğrenme Bozukluğu, Okul Fobisi gibi sorunlar çocukluk dönemi sorunları arasında yer almaktadır. Çocukluk Dönemi Sorunlarında Tedavinin Önemi Nedir? 2-7 yaş gibi, okul dönemine kadar olan en kritik dönemdir. Kişiliğin temellerinin atıldığı ve tepkilerin en net göründüğü dönem olması açısından da önemlidir. Yine bu dönemde model olmak çok mühimdir. Öğrenmenin yoğun olarak gerçekleştiği, çocuğun bireyselleşmesinin ilk adımlarının atıldığı, sosyalleşmenin olduğu dönem bu dönemdir. O nedenle ebeveynler bu kritik döneme çok dikkat etmelidirler. Çocukluk dönemi sorunlarını aşmak için ailenin terapinin içerisinde yer almalıdır. Çocukluk Dönemi Sorunlarından Depresyonun Nedenleri Nelerdir? Anne ya da bakım veren kişinin çocuğa bağımlılığı söz konusudur. 'Çocuklarda aşırı bağımlılık var' deriz ama buradaki asıl bağımlılık ona bakanın bağımlılığıdır. Anksiyöz kişiler, aşırı bağımlı kişiler çocukta da aynı tabloyu yaratırlar. Çocukluk dönemi sorunlarına anne ve babanın tutumu zemin hazırlar. Örneğin; Anne, çocuğuna zarar geleceğini düşünüyorsa, kendi yaşadıklarını çocuğu yaşasın istemiyorsa çocuğa farklı davranıyor. Eşiyle ayrıysa, orada yaşadıklarını ilişkiye yansıtıp çocuğu adeta fanusta yetiştiriyor gibi bakır ona. Çocuk bu davranışlar nedeniyle becerilerini kazanamıyor. Bu tarzda yetişen çocuklar kendi başına kalınca da birisi onu yönlendirmeden ne yapacağını bilemiyor. Bu çocuklar birey olamadığı için kendine güveni olmuyor. Çocuğun kendine güveninin olmaması, anne ya da bakım veren kişilerle ilgilidir. Kendini Bırakarak Ortaya Çıkan Depresyon Ergenlik, ikinci bireyselleşme ve bebeklikten sonraki en hızlı gelişimdir. Adaptasyona zorlanır, sosyal roller açısından arkadaş ilişkileri, aile içi konum, ilişkiler açısından bir adaptasyon gerekiyor. Yeniden bir kişilik yapılanmasına zorlanıyor bu dönemde ergenler. Dünyanın bu kadar çok talebine karşı bu çocuklar ergenlikte kırılgan olmaya adaydır. Bağımlı çocuk büyüten anneler buna neden oluyorlar. Çünkü bu çocuklar tembeller. Ergenlerde içe kapanma fazla oluyor. Kendini bırakma ergenlik depresyonlarında çok tipiktir. İştahta bozulma görülür. Kavga çok fazladır. Çocukta Ayrılma Kaygısı Bağımlı anne veya bakıcı elinde yetişen çocuk ayrılma kaygısı yaşayabiliyor. Bu çocuklar okula gitmek istemiyor ve sürekli ağlıyorlar. Çocukluk dönemi sorunları yanlış davranışlar nedeniyle oluşmakta ve korkular oluşturmaktadır. Bu durum, okula adaptasyonda problem oluşturuyor. Okul başarısızlığına neden oluyor. Bağımlı anne ya da bakıcı elinde büyüyen çocuklar aktivitelere katılmama, agresif davranışlar şeklinde davranışlar geliştiriyor. Tüm bunların yaşanmasıyla çocukta depresyon gelişebiliyor. Çoğu kez gerekiyor bu durumda çocuklara psikiyatrik yardım gerekmektedir. Mutlaka çocuğun psikoterapi almasının gereğine inanıyoruz. Çocukluk dönemi sorunlarında psikoterapinin etkisi olumlu yönde etkisi fazladır. Çocukların Gösterdikleri Davranış Sorunları Alt ıslatma, Dışkı kaçırma, Parmak emme, Somatik şikayetler, Mide bulantıları, Ağlamalar, Mastürbasyon yoğun görülmektedir. Klinik çalışmalarımızda ailelerin mastürbasyonla ilgili fazla kaygı yaşadığını gözlüyoruz. İlk dönemlerden itibaren çocuğun bedenini keşfi önemlidir. Bu davranış yoğun değilse sorun teşkil etmiyor. Suçluluk yaratmamak lazım, eğer yoğunsa bir sorun vardır ve yardım alınmalıdır. Kazandığı bir takım becerileri kaybetmesi yani regresyon, yemek yemeyi beceremeyişi, anneden yardım etmesi gibi davranışlar da görülebiliyor. Çocuğun Kendini Evdeki Tartışmalardan Sorumlu Tutması Evde bir stres ortamı varsa, öfke patlamaları varsa, çocuk suçluluk hissediyor. Çocuklar, yaşadıkları sorunlarda kendilerini sorumlu tutuyorlar. Çocuk, somut düşündüğü için böyle davranıyor. Kendisiyle ilgili yaşanan kavgalar da suçluluk duygusuna neden oluyor. Bu durum çocukluk dönemi sorunlarına yol açıyor. Ayrıca, anne babanın disiplin farkının oluşu da çocukta çatışma yaratabiliyor. Dürtüselliğin yoğun olduğu durumlarda, çocuk kendini kontrolde zorlandığı için sık uyarı alıyor. Bu nedenle uyum sorunu ortaya çıkıyor ve yine depresyon gelişebiliyor. 'Çocuğum çok sinirli, okula gitmek istemiyor' Çocukla baş edilemiyor, çok sinirli, günlük işlerini yaptıramıyoruz, okula gitmek istemiyor, kardeşe çok zarar veriyor, dikkat ve konsantrasyon bozukluğu oluyor, okul başarısı ve yaşam kalitesi düşüyor. Daha yoğun olarak, ilkokula başlama döneminde oluyor. Yalnız kalma korkusu, güvensizlik, çekingenlik ya da agresiflik şeklinde ortaya çıkabiliyor. Aslında çocukta korkular normaldir, savunma mekanizmalarının gelişmesi için gereklidir. Fakat, tetikleyen şeylerin olması, bağımlılık, güvensizlik, travma gibi ve bu konular çok konuşuluyorsa çocukta korkular yoğun yaşanır. Bu durum da depresyonu tetikler. Çocukluk dönemi sorunları bu noktada iyi tespit edilip tedavi edilmelidir. Okul Döneminde Yaşanan Sorunlar Bu dönem de 8-11 yaş civarını içeriyor. İlkokul dönemi çocuğun ilk kurallı ortamıdır . Anaokulu biraz daha oyun ağırlıklıdır. İlkokulla birlikte çocuk kurallı sosyalleşme ortamına girmiş oluyor. Bu dönem çocuğun performansını, öğrenme becerilerini ortaya koyduğu bir dönemdir. Burada çocuğun zekası yüksek olsa bile, uyum sorunları yaşanıyorsa ya da öğrenemediğini fark ediyorsa, hiperaktivite, öğrenme güçlükleri gibi sorunlar yaşıyorsa zamanla uyum sorunu, başka şeylerle ilgilenme, dikkatini sürdürememe görülebiliyor. Bilgiyi depolamak ve geri çağırmak için birtakım teknikler gerekiyor. Kardeşi evdeyse onu kıskanıyor. Dürtüselliği varsa yine uyum sorunu oluyor. Bazı vakalarda, takıntılar oluşabiliyor. Ailede de takıntı zemini varsa çocukta bu stres durumunda daha net ortaya çıkıyor. Kıyafetiyle fazla ilgilenme, yemek seçme, koklama gibi takıntılar gelişiyor Ergenlik Dönemi Uçlarda Yaşanır Ergenlik dönemi ise 16 yaşına kadar olan dönemdir. Genelde bu dönem, başlı başına tartışılması gereken bir dönemdir. Ayrıca ailenin önemini yitirdiği, çevrenin daha çok önem kazandığı, ergenin duygularını uç yaşadığı bir dönemdir. Sevinçleri, korkuları, kızgınlıkları, üzüntüyü en uçlarda yaşıyor. Hele de bağlı yetiştirildiyse sorun daha da büyüyor. Korunup kollandıysa bu dönemde aileye tepkiler, çıkışlar fazla oluyor çünkü bireyselleşmek istiyor çocuk ama aile o tutumları bırakmak isteyemeyince ciddi çatışma yaşanıyor. Anneye Bağlanma Bozukluğu İlk üç yaşta duygusal anlamda rahat olmayan çocuk gelişemiyor. Duygusal olarak beslenemeyen çocuğun gelişmesi de aksıyor. Bizim tepkisel bağlanma bozukluğu dediğimiz tablo çok sıktır. Anneyle bağlanması bozuk olan bebeğin gelişiminde aksamalar olur. Bazen bu bozukluk otistik bozuklukla karışıyor ve bu çocukların çoğunun depresyonunun nedeni, anne depresyonudur. Bebeklik depresyonlarının altında anne depresyonu yatıyor. Çocuğa Travmaların Etkisi Bunun yanında özellikle ilk iki üç yıl içinde yaşanan travmalardan çocuk çok etkileniyor. Baba kaybı, anne kaybı, ayrılıklar, odanın değişimi bile onu depresyona sokuyor. Kliniğimize getirilen öyle çocuklar görüyoruz ki, gelişimi çok aksamış oluyor. Otistik profili veriyorlar bu çocuklar. Çünkü aile büyükleri kendine öylesine dönmüş oluyor ki, çocuğun gelişimi de aksıyor. Kazanılan Yetilerin Kaybolması Günlük rutininin bozulması, çocuğun beslenme düzeninin bozulması çok örseleyicidir. Aynı şekilde ağlaması, yememesi, içmemesi düşündürücüdür. Bazı çocuklarda büyüdükçe bunları ve aileyi rahat bırakmama gibi tepkileri görüyoruz. 2-6 yaş arasında ise çocuğun kazandığı yeteneklerinin geri gitmesi olabilmektedir. Altını ıslatmayı bırakan çocuk birden ıslatmaya başlayabiliyor. Veya yalnız yatan çocuk birden anne baba ile yatmaya başlıyor. Çatışmalar Aile Dinamiklerini Alt Üst Eder Disiplin sorunu da varsa durum iyice zorlaşıyor. İlişki sorunu, aile içi sorunlar, intihar, bağımlılıklar, evden kaçma düşünceleri çok oluyor. Ergende öfke patlamaları ve tikler ortaya çıkıyor. İçe kapanım veya agresiflik oluyor. Bazen takıntılar yoğunlaşıyor. Yaşanan çatışmalar, aile içi dinamikleri bozuyor. Bazen bu sorunlar ergenlikte daha belirgin şekilde ortaya çıkıyor. Aile, çocuk ve ergen çalışmalarında ön plandadır. Aile, çocuğun sorununu fark edemez ya da kabul etmezse, problem daha da büyüyebiliyor. O nedenle ergenlik döneminde ailelerin daha uyanık, anlayışlı ve bilinçli olmaları gerektiğini bilmelerini hatırlatıyoruz. Güncelleme Tarihi 21 Aralık 2020 Yayınlama Tarihi 02 Ocak 2013 Sayfa içeriğinde yer alan bilgiler yalnızca bilgilendirme amaçlıdır. İlgili sayfada tedavi edici sağlık hizmetine yönelik bilgiler içeren öğeler yer almamaktadır. Tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz. AİLEDE VE TOPLUMDA meydana gelen olumlu ve olumsuz bütün olaylardan her insan gibi çocuk da etkilenir. Ancak çocuklar yetişkinler gibi yeterli tecrübe birikimine, gelişmiş mantığa ve güçlenmiş bir iradeye sahip olmadıkları için karşılaştıkları olumsuz şartları, âni değişiklikleri ve zorlukları anne baba desteği olmadan kolay aşamazlar. Aile büyüklerinden birinin ölümü, babanın işini kaybetmesi, yeni bir eve taşınılması, okulunun değiştirilmesi, yeni bir kardeşin dünyaya gelmesi gibi beklenmedik olayları ve değişiklikleri çocuklar kolay kabullenemez, uyum sağlamakta zorluk çekerler. Anne ve babadan destek gören, sevilen, özgüven duygusu gelişmiş bir çocuk kısa sürede yeni duruma uyum sağlayabilir. Uyum sağlayıncaya kadar geçen süre içinde gösterilen davranış bozuklukları ruh sağlığına zarar vermeyen geçici uyum bozukluklarıdır. Bunlar aslında çocuğun sosyal gelişimi için faydalı tecrübelerdir. Psikologlar, bir davranış bozukluğunu yorumlarken çocuğun yaşını ve davranış bozukluğuna yol açan olayın ciddiyetini göz önünde bulundururlar. Örnek verecek olursak, iki yaşına kadar bebeklerde parmak emme fazla ciddiye alınacak bir davranış bozukluğu değildir. Nöropsikoloji uzmanları bunun ana rahmindeki bir alışkanlığın devamı olduğunu söylerken, gelişim psikolojisi uzmanları da çevreyi ve vücudunu tanıma girişimi olarak değerlendirirler. Memeden kesilen bir bebeğin yeni duruma uyum sağlayıncaya kadar parmağını emmesi normal sayılır. Yine korktuğunda, acıktığında, anneyi özlediğinde, uykuya dalarken parmak emmesi bir rahatlama şeklidir; davranış bozukluğu sayılmaz. Üç yaşındaki bir çocuğunun isteği yerine getirilmediği zaman ağlayıp sızlanması, yatıp yuvarlanması eğitim eksikliğine verilir ve fazla yadırganmaz. Ancak aynı hareketler on yaşındaki bir çocukta davranış bozukluğu kabul edilir. Parmak Emme Bir yaşından veya sütten kesilmeden sonra devam eden parmak emme, anne-çocuk ilişkisindeki yetersizliğe ve güven duygusunun eksikliğine işaret eder. İleri yaşlarda ortaya çıkan parmak emme, daha ciddi ruhsal bozuklukların belirtisi sayıldığından, profesyonel yardım gerektirir. Saç Koparma Trikotillomani İki yaşından önce görülen saç ve seyrek olarak kaş yolma davranışı zeka geriliğinin ve gelişim bozukluğunun işareti sayılabilir. İki yaşından sonra ortaya çıkan saç yolma, anne-çocuk ilişkisinde çatışmalar olduğunu gösterir. Duygularını ifade etmede güçlük çeken, yasak ve baskı altında büyüyen kız çocuklarında saç koparma davranışına daha sık rastlanmaktadır. Korkularını, endişelerini, öfkelerini rahatça ifade etmelerine izin verilmeyen çocuklar, saçlarını veya kaşlarını yolarak, saldırganlık ve kızgınlık duygularını kendilerine yöneltmektedirler. Konuşamayan, isteklerini anlatmakta güçlük çeken zihin özürlü çocuklarda da saç koparma vak’alarına sık rastlanmaktadır. Tırnak Yeme Kızgınlığını, sıkıntısını, korkusunu rahatça dile getirmesine izin verilmeyen ve kızgınlığı ceza ile bastırılan çocuklar, saç koparmada olduğu gibi, tırnak yiyerek saldırganlık duygularını kendilerine yöneltirler. Toprak Yeme Pika İlk bir yıl içinde bebekler eline geçeni ağzına götürerek sertliğini, yumuşaklığını, yenip yenmediğini deneyerek öğrenmek isterler. Bu tür geçici denemeler ilk aylarda eşyayı tanıma ve keşfetme olarak değerlendirilebilir. Bir yaşından sonra devam etmesi hâlinde uyum bozukluğu olarak ele alınmalıdır. Yeterince beslenemeyen, ilgi ve sevgi eksikliği içinde olan çocuklar, evde ve bahçede ellerine geçirdikleri toprak, kum, kireç, hatta dışkı gibi zararlı şeyleri ağzına götürüp yiyebilirler. Seyrek de olsa mobilya kenarlarını kemiren çocuklara rastlanmaktadır. Pika’ denilen bu davranış bozukluğu, daha çok anne sütü ile beslenmeyen, sevgiden, ilgiden ve şefkatten uzak büyüyen, güven duygusu gelişmemiş çocuklarda görülmektedir. Altını Islatma ve Kirletme Enuresis ve Enkopresis Normal olarak çocuklar iki yaşını tamamladığında küçük ve büyük abdestlerini bilinçli olarak tutabilmektedirler. Soya çekime, beslenmeye ve iklime bağlı olarak bu süreç üç yaşına kadar uzayabilir. Dört yaşından sonra devam eden altını ıslatmalar ve kirletmeler normal değildir. Eğer çocuk küçük abdestini tutmayı hiç öğrenememiş ise, zeka geriliği veya organik bir rahatsızlığından dolayı kaslarını kontrol edemiyor olabilir. Laboratuvar testlerinin normal çıkması hâlinde psikolojik sebepler aranır. Eğer çocuk uzun bir süre altını kuru tutmayı öğrenmiş, sonra altını ıslatmaya veya kirletmeye başlamış ise, altını ıslatmaya başladığı zaman bir hastalık geçirip geçirmediğine bakılır. Sonradan altını ıslatma veya kirletmenin sebebi çoğu zaman psikolojiktir. Kardeş kıskançlığı, aileden birinin ölümü, boşanma, annenin tedavisi uzun süren bir hastalığa yakalanması gibi olaylar altını ıslatmayı başlatan tetikleyici sebepler arasında sayılabilir. Öfke Patlamaları Tempertantrum Duyguları bastırılan, ruhsal gerginliğini ve kızgınlığını ifade etmesine izin verilmeyen çocuklar birikmiş saldırganlık duygularını uzun süre taşıyamazlar. Bir olayı veya yerine getirilmeyen bir isteklerini bahane ederek birikmiş sıkıntılarını öfke patlaması şeklinde boşaltırlar. Ağlayarak kendilerini yerden yere atarlar, kafalarını yere, duvara veya sert bir cisme vururlar. Ayrıca hatalı eğitim sonucu kural tanımayan, her isteği yerine getirilen, aşırı şımartılmış çocuklar da yerine getiremeyecekleri bir kural veya aşamayacakları bir engelle karşılaştıklarında öfke nöbeti geçirebilirler. Hırsızlık Kleptomani Çocuklar beş yaşına kadar ben-merkezci bir kişiliğe sahiptirler, mülkiyete ve kişilik haklarına ait kurallara uymazlar. Üç yaşındaki bir çocuk kendi oyuncağını karşısındaki çocukla paylaşmak istemediği gibi, onun elindeki oyuncağa da sahip olmak ister. Bunun yadırganacak bir tarafı yoktur. Ancak, anne babaların okul öncesi 3-5 yaş çocuklara başkasına ait bir oyuncağın veya eşyanın habersiz alınamayacağını öğretmeleri gerekir. Eğer çocuğunuz oyun sırasında arkadaşlarına ait bir oyuncağı cebine veya çantasına saklayıp eve getirir ve siz de bunu farkederseniz, başkasına ait birşeyi habersiz almanın doğru bir davranış olmadığını, mutlaka geri vermesi gerektiğini anlatmalısınız. Buna hırsızlık denildiğini ve çok çirkin bir davranış olduğunu söyleyerek çocuğu utandırmanız ve suçlamanız gerekmez. Çünkü, gerçekte çocuğun amacı hırsızlık değildir. Eğer uyarılarınıza ve telkinlerinize rağmen başkalarına ait şeyleri habersiz almaya ve odasına saklamaya devam ederse çocukta bir güven eksikliği ve aşağılık duygusu var demektir. Yeterli sevgi ve ilgi görmeyen çocuklar anne ve babaya ait saat, gözlük, kalem, mücevher, makyaj malzemesi gibi şeyleri kendi odalarına saklayarak ruhsal açlıklarını gidermeye çalışırlar. Okul öncesi çocuklarda ara sıra görülen ve amacı hırsızlık olmayan vak’alar geçici olup anne babadan yeterli ilgi ve sevgi gördüğünde kendiliğinden kaybolmaktadır. Asıl ciddiye almamız gereken, okul çağında görülen hırsızlık olaylarıdır. Çocuk ihtiyacı olduğu için değil, ruhsal açlığını gidermek için sıra arkadaşının kalem, silgi, açacak gibi eşyalarını çalmaktadır. Anne babasının cebinden veya cüzdanından para çalıp bununla arkadaşlarına kola ve yiyecek ısmarlayan bir çocuk, arkadaşlarının ilgisini çekmek ve onların gözünde değer kazanmak istemektedir. Çocuk evde bulamadığı sevgi ve ilgiyi arkadaşlarında aramaktadır. Kendileriyle konuşulmadan, onayları alınmadan yatılı okula verilen çocuklar evde istenmedikleri ve sevilmedikleri için yatılı okula verildiklerini düşünürler. Kendilerini değersiz hisseden, güven duygusu gelişmemiş bu çocukların da sık sık kuralları çiğnedikleri, derslerini ihmal ettikleri ve hırsızlık yaptıkları bilinmektedir. Yalan Çocuk, okul öncesi 3-5 yaş arası dönemde gerçek dışı simgelerle gerçek simgeleri birbirinden ayıracak zihinsel olgunluğa ulaşmadığından anlattığı gerçek dışı şeyler yalan olarak değerlendirilmez. Bazen rüyalarını ve hayallerini de gerçekmiş gibi anlatabilir. Dikkat çekmek için uydurduğu hikâyeler de yalandan uzaktır. Çünkü burada amacı sizi aldatmak değil, kendisiyle meşgul olmanızı ve ona zaman ayırmanızı sağlamaya çalışmaktır. Tabiatta, yani yaratılışta yalan yoktur. Eğer çocuğumuz yalan söylüyor ise, önce kendimizi, sonra arkadaşlarını ve çevresini gözden geçirmemiz gerekir. Saldırganlık, Oyunbozanlık, İnatçılık Asosyalite Oyun çocuğun en ciddi işidir ve en etkili eğitim aracıdır. Oyundan zevk almayan çocuk yoktur. Çocuk oyun vasıtasıyla birikmiş enerjisini boşaltır, sinirlerini ve kaslarını geliştirir, el becerileri kazanır, yeteneklerini gösterme fırsatı bulur. Paylaşmayı, kurallara uymayı, sırasını beklemeyi, kendisine verilen rolü yerine getirmeyi, sabretmeyi öğrenir. Çünkü ister aletli, ister aletsiz oynansın, kuralsız oyun yoktur. Eğer bir çocuk oyunun kurallarına uymuyor, kendisine verilen rolü yerine getirmiyor, yenilgiyi kabul etmiyor, saldırgan ve inatçı bir kişilik sergiliyor ise, ailenin verdiği eğitimde yanlışlar var demektir. Bu çocukların kısa zamanda adı oyunbozan ve mızıkçıya çıkar, arkadaşları tarafından oyuna alınmaz. Her isteği yerine getirilen, şımartılmış, dediğim dedik’ çocuklar grup oyunlarına uyum sağlamakta zorluk çekerler. Uyku Bozukluğu Bebeklerin uyku ve uyanıklık saatlerini ayarlama ve bir düzene sokma ilk aylarda zor olabilir. Ancak zamanla anne-bebek ilişkisi yerine oturunca, uyku saatleri de bir düzene girecektir. Bebek geceleri birkaç defa ağlayarak uyanabilir. Meme verilip altı temizlendiğinde tekrar uykuya dalar. İleriki aylarda diş çıkarma, yeterince beslenememe, karın ağrısı ve kulak iltihabı, ilgi eksikliği, fazla ses ve ışık gibi sebeplerle uykuda düzensizlikler ortaya çıkabilir. Annenin uyku konusundaki titizliği, yeterince uyumadığı endişesi, uyutmak için gösterdiği çaba bebekte duygusal bir gerginliğe yol açar ve uykuya gitmeyi zorlaştırır. Uyku öncesinde anne tarafından söylenen sevgi içerikli ninnilerin ve masalların bebeği rahatlattığı, uykuya gitmeyi kolaylaştırdığı bilinmektedir. Bugün çok az anne bebeğine ninni söylemekte ve masal anlatmaktadır. Ana Baba Okulu’nda ders verdiğim sıralarda bir anne çocuğuna masal kasetleri aldığını ve uyku öncesinde bunları dinlettiğini söylemişti. Bir çocuk psikoloğu olarak okuma tembelliğinden kaynaklanan bu tür mekanik araçları faydalı bulmuyorum. Kasetteki yabancı ses ne kadar güzel ve profesyonelce olursa olsun, annenin sesindeki sevgiyi, şefkati ve sıcaklığı veremez. Ezberinde masal olmayan anneler, masal kitapları satın almalı, uyku saatinde çocuğun başucuna oturarak bunları okumalıdır. Gece korkuları, anne baba ile aynı yatakta yatma istekleri, uykuya gitmede inatçılık anne-çocuk ilişkisindeki bozukluğun işareti sayılabilir. İştahsızlık, Yemekte Nazlanma Kadınlar arasında kilolu çocuklara özenme oldukça yaygındır. Kilolu çocuğun annesine, “Ne iyi bakmışsın, maşallah tosun gibi, tüh tüh nazar değmesin” diyerek iltifat edilir. Zayıf çocuğun annesine de “Geçmiş olsun kardeş, bebeğin bir rahatsızlığı mı var, pek zayıf yavrucak” diyerek ima yollu dokundurmalar yapılır. Kilo ile sağlığın doğrudan bir ilgisi yoktur. Çocuk acıkmadıkça ve yeme isteği duymadıkça yemek yemeye zorlanmamalıdır. Çocuğa kilo kazandırmak için ağzına mama ve yemek tıkıştıran, arkasından kaşıkla kovalayan annelerin sayısı az değildir. Annelerin yemek konusundaki bu zorlamaları çocuğu iştahsız ve inatçı yapmaktadır. İçe Kapanıklık Psikolojide saldırganlık ve kural tanımama madalyonun bir yüzü ise; diğer yüzü içe kapanıklık ve çekingenliktir. Yani, çekingenlik de saldırganlık kadar problem sayılmaktadır. Ancak çoğu ailelerde çekingenlik efendilik ve uysallık olarak yorumlanmakta, “Çocuğum çok usludur, hiç yaramazlık yapmaz, sözümden dışarı çıkmaz” diyerek içe kapanıklığı övülmektedir. Duyguları ve haklı tepkileri ceza ile bastırılan, yanlışları kınama ve suçlama ile karşılanan çocuklar zamanla kendilerine olan güvenlerini kaybeder, yanlış yapmamak için susmayı ve içlerine kapanmayı tercih ederler. Kibrit ve Ateşle Oynama Küçük çocuklarda kibrit ve çakmakla oynamak, bunlarla kâğıt yakmak sık görülen, bazen yangına sebebiyet veren ciddi bir olaydır. Zekâ geriliği olan, duygularını ve isteklerini ifade etmekte zorlanan çocuklar ateşle oynamanın getireceği tehlikeli sonucu kestiremezler. İçlerinde anne babaya karşı kin ve intikam hissi duyan mutsuz çocuklar, farkında olmadan, içlerindeki saldırganlık duygusunu yangın çıkararak açığa vurabilir. Evden Kaçma Uyum ve davranış bozuklukları içinde en ciddi olanı evden kaçmadır. Anne baba olmanın sorumluluğunu yerine getiremeyen, cehalet ve sefaletin hüküm sürdüğü ailelerde çocukların bir değeri yoktur. İşsiz, alkolik, ruh sağlığı bozuk bir baba akşam ekmek bekleyen karısını ve çocuklarını döverek evi yaşanmaz hâle getirir. Bu tip adamlar çoğu kez evden kaçan çocuğunu arama zahmetine bile katlanmazlar. Tinerci olarak isimlendirilen köprü altı çocukları’ sosyo-ekonomik seviyesi düşük mutsuz ailelerden gelmektedir. Evden kaçmanın psikolojik, sosyal ve organik zihinsel olmak üzere çeşitli sebepleri vardır. Bazen çocuklar sevilip sevilmediklerini denemek için birkaç saat gözden kaybolur, kuytu bir köşede, bir bodrumda veya arkadaşlarıyla oyuna dalmış olarak bulunur. Okul başarısı düşük, aldığı zayıf karne yüzünden dayak yiyeceğinden korkan çocuklar da evden kaçma eylemine girebilir. Okuldan Kaçma Okul başarısı düşük çocuklarda sık rastlanan bir davranış bozukluğudur. Okulda yaşadığı problemleri anne ve babalarına açma cesareti gösteremeyen çocuklar, birbirini ayartarak okuldan kaçar, sinema ve kafe gibi eğlence yerlerinde vakit geçirir; dönüş saatinde eve gelerek kaçamaklarını belli etmezler. Çocuğunun okuldan kaçtığını öğrenen anne ve babalar, dayak ve şiddete başvurmadan, okulun PDR psikolojik danışmanlık ve rehberlik uzmanıyla görüşmeli, birlikte çözüm aramalıdır. Uyum ve Davranış Bozukluklarının Ortak Dili Anne ve babaların, çoğu kez farkında olmadan yaptıkları eğitim hataları üstüste biriktiği zaman çocuk bunları taşıyamaz, uyum ve davranış bozukluğu olarak açığa vurur. Okul öncesi çocuklarda uyum ve davranış bozuklukları çoğu kez dışarıdan anlaşılamaz, ancak bir uzman kişi tarafından fark edilebilir. Çocuklar dil ile ifade edemedikleri şuur altına sinmiş olan korkularını, bilinçsiz olarak, çizdikleri resimlerde belli ederler. Anne babalara yardımcı olmak için çocukların çizdiği insan resimlerinden birkaç örnek verelim. Ağzın büyük çizilmesi Anne ve babanın azarlamalarından, kınamalarından ve suçlamalarından korkma. Ağzın küçük çizilmesi Zorla yemek yedirilen çocuklarda iştahsızlık. Ellerin büyük çizilmesi Dayaktan ve cezadan korkma. Ellerin küçük çizilmesi Kendi başına bir iş becerememe, yetersizlik ve güvensizlik. Dişlerin büyük çizilmesi Saldırganlık ve kızgınlık eğilimleri. Göz, burun ve kulağın olmaması İçe kapanıklık, özgüven eksikliği, gerçeklerden kaçma, dış dünyadan kopup hayallere sığınma. Uyum ve davranış bozukluklarının ortak özelliği güven eksikliğidir. Çocuğun kendine ve çevresine güveni yoktur. Sıkıntılarını ve endişelerini söz ile ifade edemediği için vücut dili ile dışa yansıtmaktadır. Hiçbir işimiz çocuk eğitiminden ve sorumluluğundan daha önemli değildir. Çocuklarımıza zaman ayıralım. Her gün birlikte olduğumuz, oyun oynadığımız, gezmeye çıktığımız veya sohbet ettiğimiz bir ortak zamanımız olsun. Zamanın uzunluğu önemli değildir, kalitesi önemlidir. Öyle anneler vardır ki, bütün gün çocuklarıyla beraberdir, ama günü bağırma, çatışma ve hır-gür ile geçtiği için zamanın uzunluğu eğitim açısından bir kıymet ifade etmez. Çoğu anne babalar ise çocuklarına zaman ayırmadıkları ve kendi hallerine bıraktıkları için onları yeterince tanımıyorlar. Tanımadıkları için de ortaya çıkan problemleri çözmede yetersiz kalıyorlar. Uyum ve davranış bozuklukları ruh sağlığının tehlikede olduğunu gösteren işaretlerdir. İlk işareti alan anne ve babalar, başka işaretleri beklemeden nerede yanlış yaptığını bulmaya çalışmalı, gerekirse bir uzmandan psikolojik yardım alarak hatasını tamir etme yoluna gitmelidir. Ali Çankırılı- Pedagog KAYNAK // Yayınlanma Tarihi 16 Mayıs 2006 Salı, 0000 Güncelleme Tarihi 01 Ağustos 2011 Pazartesi, 1615 KARŞIT OLMA – KARŞI GELME BOZUKLUGU Çocuklar neden saygısız karşılıklar verir ve tartışmacı bir yaklaşım benimserler? Bu davranışların tümü sözlü saldırganlık biçimleri ;öfke ifadeleri;ve karsısındakine söz geçirme ödeşme ya da başkası tarafından yönetilmekten kaçınma girişimleridir. Böyle olusunun temel nedenleri su şekilde sıralanabilir Yorgun mutsuz olma ve düş kırıklığına uğrama. Başka çocuklar tarafından korkutulma veya başkalarından daha güçlü görünmek için onları korkutma yolunu seçme. Çoğu kuralın, ebeveynin yargılarına ve sağduyusuna dayandığını ve doğa yasaları gibi mutlak kurallara bağlı olmadığını anlamak için yeterli soyut düşünme becerilerine sahip olma. Daha fazla özellik ve yetki arzusuna karşılık uzlaşma becerilerinin kısıtlı olması Amerikan Psikiyatri Derneği Tanı Kitabı DSM IV’ na göre karşı gelme bozukluğu, en az altı ay süren, bu sırada aşağıdakilerden dördünün ya da daha fazlasının bulunduğu bir olumsuzluk ve karşı gelme davranışı örüntüsü seklinde tanımlanır Sık sık hiddetlenirhuysuzlaşır Sık sık büyükleriyle tartışmaya girer Büyüklerinin isteklerine ya da kurallarına uymaya Çoğu zaman etkin bir biçimde karşı gelir ya da bunları reddeder Çoğu zaman isteyerek başkalarını kızdıran şeyler yapar Kendi yaramazlıkları için Çoğu zaman başkalarını suçlar Çoğu zaman alıngandır çabuk darılır ya da başkalarınca kolay kızdırılır Çoğu zaman içerlemiş, kızgın ve güceniktir Çoğu zaman kincidir ve intikam almak ister Bir anne- baba olarak son çocukluk döneminin hayatın incinmeye açık olan bir evresi olduğunu akıldan çıkarmamak gerekir. Küçük yastaki okul çağı çocukları, çevrelerinde gelişen olayların kendileriyle ilişkili olduğunu düşünürler. Örneğin evlilik çatışması yaşanan ailelerde, çocuklar bu problemi yanlış yorumlayarak kendilerinin kötü oldukları ve anne-babalarını hayal kırıklığına uğrattıklarını düşünürler. Bu durumda benlik değerleri zarar görebilir ve çevrelerinde gelişen olaylara daha uygun olmayan tepkiler verme eğiliminde olabilirler. ÖNERİLER Çocuğunuz sürekli itaatsiz davranışlarda bulunuyorsa olası iç çatışma ve isyankarlık kaynaklarını inceleyin . Eğer bu , son çocukluk döneminde devam eden sürekli bir aranış biçimi halini alırsa ailenizin durumunu yakından değerlendirin Ailenizin üyeleri birbirlerine karşı ne kadar saygı gösteriyor ? Birbirlerinin kişisel dokunulmazlıklarına, fikirlerine ve kişisel değerlerine saygı gösteriyorlar mı ? Aile yaşanan anlaşmazlıkları nasıl çözüyor ? Anlaşmazlıklar mantıklı tartışmalar yoluyla mı çözülüyor yoksa insanlar düzenli olarak münakaşa ve şiddete mi başvuruyorlar ? Çocuğunuzla alışılagelmiş iletişim kurma sekliniz nedir ve disiplin ne şekilde uygulanıyor ? Uygulanan disiplin de fiziksel ceza, bağırma ve aşağılama ne sıklıkta yer alıyor ? Sizin kişiliğiniz ve dünyaya uyum sağlama biçiminizin çocuğunuzunkinden çok farklı olması mı aranızda sürtüşmeye neden oluyor ? Çocuğunuz okulda başarılı olma ve arkadaşlık kurma ile ilgili sorunlar mı yasıyor ? Çocuk gergin bir aile ortamında mı büyüyor ? Ne Zaman Bir Uzman Yardımı Almalı ? Karşı gelme bozukluğu gösteren bazı çocuklar için uzman yardımı almaya ihtiyaç duyabilirsiniz. Dışardan rehberlik almanızı gerektiren bu durumlar şunlardır. Çocuğunuz okulda ve evde sürekli ve uzun süren bir otoriteye karşı gelme davranışı gösteriyorsa Olumsuz duygularına ulaşması için çocuğunuzu tüm gayretlerinizle desteklemelerinize rağmen itaatsiz davranışları devam ediyorsa Çocuğunuzun itaatsiz ve karşı gelme davranışlarına saldırgan ve yıkıcı davranışlar eslik ediyorsa Çocuğunuz genelleştirilmiş mutsuzluk belirtileri gösteriyorsa ; cani sikan sevilmeyen arkadaşsız bir çocuksa Zaman zaman intihar etme arzusunu dile getiriyorsa Aile anlaşmazlıklara fiziksel veya duygusal istismar ile cevap verme alışkanlığını sürdürüyorsa HERŞEYE İTİRAZ Çocukların anne babalarına karşı gelmesi çok sık karşılaşılan bir problemdir. Anne babanın her dediğini olumlu veya olumsuz taraflarını düşünmeden sürekli karşı gelme durumu varsa bu durumda karşı gelme bozukluğundan bahsedebiliriz. Genelde çocuklarda çabuk sinirlenme karşı gelmeye eslik eden durumdur. Normal yasin verdiği karşı gelme bazı dönemlerde çocuklarda gözükür. Anne babanın dengeli tutumu ile bu problem kısa sürede asılabilir. Çabuk sinirlenme ve karşı gelme durumu genelde çocuklarda kaygı halinin belirtisidir. bazı noktalarda içsel çatışmaları olan ve kaygı hali olan çocuklar çok çabuk tepki ortaya koyarak sık sık anne babalarına karşı gelirler. Kardeş kıskançlığı , çocuğa karşı anne veya babanın ilgisizliği, diğer kardeşin çok fazla ön plana geçmesi ,çocuğu yönlendirme eksikliğine bağlı boş kalma, okul problemleri , çocukluk çağı depresyonları , sık sık eleştirilme , aşırı derecede disiplin uygulamaları, çocuğu etkileyen psikososyal stres faktörleri ilk akla gelen çocuğa anksiyete kaygı oluşturacak nedenlerdir. Ayni zamanda bu kaygı durumundan çocuğa uygulanan sınırların çok gevşetilmesi ile bas gösteren davranış problemlerine bağlı karşı gelme ve mevcut kurallara itiraz da karşı gelme davranışı seklinde görülebilir. karşı gelen ve çabuk sinirlenen çocuğa genelde yapılması gereken şey çocuğun kaygı durumuna neden olan etkeni bulmaktır. çocuğa dengeli ve düzenli devam ettirilen sevgi ve hoşgörü durumu da çocuğun kaygı halini alacak ve onu anne babaya işbirliğine zorlayacaktır. Çocukların karşı gelme ve tutturmacılık ile anne babalarını yönlendirmeleri yerine, anne babanın biraz daha bilinçli davranıp basit psikolojik kuralları uygulayarak çocuklarını istedikleri gibi yönlendirebilmeyi öğrenmeleri gerekir. bazı çocukluk çağı psikiyatrik problemlerinde karşı gelme ve çabuk sinirlenme durumunun görülebileceği unutulmamalı ve bu yöndeki tespitler ve eslik eden diğer problemlerin varlığında, psikiyatrik yardim için anne babaların çocuk psikiyatrisine başvurmaları önerilir. ÖFKE NÖBETLERI Bir anne baba tarafından en sıkıcı ve utanç verici anlar bir çocuğun öfke nöbetleri sırasında yaşanır. Bu çocuklar aslında hayal kırıklıklarını bu şekilde ifade etmektedirler. İstediklerini elde edemediklerinde kendilerini yere atarak mala zarar vererek özel bir meydan okuma sergilerler. Ara sıra yaşanabilecek bu öfke nöbetleri yaşından 4 yaşına kadar tamamıyla normaldir. Bu tür dışa vurumlar okula başladıklarında kazanılmaya baslar. Okul çağı çocuklarında normal psikolojik gelişim Kendilerini daha iyi denetlemelerini Daha işbirlikçi ve eğitime açık olmalarını, sağlar. Üzgün olduklarında bile, okul çağı çocukları genellikle hayal kırıklıklarını ve öfkelerini kelimelerle ifade edebilirler. Ancak bu durum, her zaman bu şekilde gelişmez. bazı çocuklarda öfke nöbetleri okul yıllarında da düzenli olarak devam eder. Ana-babalar bu davranış karsısında hayal kırıklığına uğrar ve üzülürler. Çocukların öfke ve hayal kırıklıkları ile başetme toplumsal açıdan daha uygun yollar geliştiremeyişlerinin nedenlerini sorgularlar. Bu soruya cevap vermek için, genellikle uzmanlar, ana-babalara öncelikle özeleştiri yaparak modelleri değerlendirmelerini öneririler. Ayrıca ana-babalar olaylar karsısında nasıl tepki verdiklerini irdelemeliler. Ana-babalar abartılı yıkıcı dışa vurumlar ve sinir krizleri gösterme eğiliminde olduklarında çocukları da çoğunlukla benzer davranışlar sergilerler. Bunun yanında gerçekte olmayan beklentiler, çocuğun kişilik özellikleri, ekonomik güçlükler, alkolizm, fakirlik, fiziksel veya cinsel istismar veya arkadaşlardan ve aileden uzaklaşmak gibi nedenler de çocuğun öfke nöbetleri geçirmesine neden olabilir. ÖNERİLER Birçok ana-baba çocuklarının öfke nöbetleri geçirdiklerinde ne yapacaklarını şaşırırlar. Böyle bir durumda akılda tutulması gereken bazı öneriler şunlardır Çocuğunuzdan gerçekçi olmayan beklentilerde bulunmaktan kaçının. Çocuğunuz kontrolü kaybettiğinde, öfke nöbetini görmezlikten gelin. Böylelikle uygun olmayan davranışı ödüllendirmemiş olursunuz. Ancak bazen bu öfke nöbetlerini çevresine zarar verdiği zaman görmezlikten gelemezsiniz. Böyle bir durumda öfke nöbeti geçinceye kadar başka bir odada kalmasını sağlayabilirsiniz. Ana-babalar da bu gibi durumlarda kendi denetimlerini kaybederek fiziksel mücadelelere girmemelidir. Çocuğunuz ve siz sakinleştikten sonra onunla bu dışa vuruma neyin sebep olduğu hakkında konusun. Onu olumsuz duyguları hareket yoluyla değil de sözel olarak ifade etmesini teşvik edin. Ayrıca Çocuğunuz anlaşmazlıkları öfkelenmeden çözdüğünde övgüde bulunun. Ancak bu öfke nöbeti belirtileri ergenliğe kadar devam ederse çok daha ciddi durumlar ortaya çıkabilir. Gençlik yıllarının getirdiği ek baskılarla ve artmış bedensel güçleriyle çocuğun bu öfke nöbetleri çok daha tehlikeli, endişe verici ve basa çıkılması güç bir hal alabilir. Böyle bir durumda bir uzman yardımına bas vurmamız gereklidir. BAĞIMLILIK Piaget'e göre çocuğun öğrenmesinde, otonomi kendi kendini yönetmesi çok önemli bir faktördür. Çocuk sorusunun yanıtını öğretmenden almak yerine kendi basına bulup keşfettiği takdirde öğrenme etkili olmaktadır. Bebeklik yıllarında tam bağımlı bir şekilde hayatini devam ettiren çocuk, büyüdükçe kendine tanınan olanaklar ölçüsünde bağımsız olarak hareket etmeye baslar. Ancak aşırı koruyucu ve baskıcı ana-baba tutumları neticesinde çocuk bağımsız hareket etmede problemler yasayabilir. Bağımlılık hiçbir zaman tek bir olaya bağlı olarak ortaya çıkmaz. Yıllarca süren bir davranış biçimidir ve birçok nedeni olabilir. Bağımlılık her yasta ortaya çıkabilir. Fakat önemli olan mümkün olduğunca erken fark etmektir. Bağımlılık Belirtileri Nelerdir ? Teneffüste diğer çocuklarla oynamak yerine öğretmenin yanında oturmayı ya da onları izlemeyi tercih ediyorsa. Öğretmenden sürekli daha fazla yönlendirme, onaylama, güvence ya da öneri bekliyorsa. Öğretmen yanına oturup adim ne yapacağını söylemedikçe, sınıftaki yeni etkinliklere katılmak istemiyorsa. Ev ödevini ya da sınıftaki ödevlerini, ancak yardim isteyeceği bir yetişkin varken yapıyorsa Okula gitmek istemiyorsa, Bağımlılıktan kaynaklanan bir sorunu olabilir. Bu nedenle çocuğunuzla ilgilenmelisiniz. Su akıldan çıkarılmamalıdır ki, bu davranışlar uzunca bir sürede yerleşmiş örüntülerdir ve onları değiştirirken sabra ihtiyacımız olacaktır. ÖNERİLER Öncelikle kendi davranışınızı gözden geçirip, hangi zamanlarda Çocuğunuzun islerini kendinizinmiş gibi aldığınızı fark edin. çocuğunuzu ve kendinizi ayrı bireyler olarak görmelisiniz. çocuğunuzu hata yapacak kadar bağımsız olmaya teşvik edin. çocuğun yaptığı islerde basariyi değil çabayı övün. Beklediğiniz davranışı açık bir şekilde ifade edin Çabası için verdiğiniz ödüller, basarisi için verilenlerden daha sık olsun. Ev ödevlerini küçük bölümlere ayırarak çalışmasını sağlayın Çocuğunuzun yapmasını istediğiniz isleri bir tabloya tek tek yazın. İÇE KAPANIKLIK Çocuklar devamlı psikososyal bir gelişim gösterir. Normal sosyal gelişim içerisinde basta aile üyeleri olmak üzere diğer insanlar ile iletişim ve etkileşim önemlidir. Bu normal gelişim için kaçınılmaz bir durumdur. bazı çocuklar gerek kişilik özellikleri gerekse ikincil olarak etki eden faktörler sonucunda içe dönük, sosyal ortamlara ve alışılmadık mekanlara kolay adapte olamayan , genelde duygusal paylaşıma girmeyen , yabancı insanlardan tedirgin olan bir yapıda olabilirler. Bu durum bazı psikiyatrik durumlarda görülebilir. Bu durumda çocuğun bu nedene yönelik tedavisi gereklidir. Anne babaların bu durumda yapmaları gereken sık sık çocuğa söz hakki tanımaları ,hemen her konuda onun kendisini ve duygularını ifade etmesini sağlamaları , ona sık sık ne hissettiğini ve düşündüğünü sormaları , çocuğun kendisine değer vermeleri , konuştuğu zaman dinlemeleri , sık sık sosyal ortamlarla irtibatını sağlamaları , onu olduğu gibi kabul ederek sevgilerini sık sık belli etmeleri , çocuğun her şeyine müdahale etmeden ve çok müdahaleci olmadan onun kendini ortaya koymasını sağlamaları önerilir. Devam eden durumlarda bazı psikiyatrik tablolardan söz edilebilir. Bu durumun tedavisi gerekir. Özellikle okul çağı ile beraber sosyal ilişkilerde problem olmaması için durumun çözümlenmeye çalışılması önem kazanır. AŞIRI HAREKETLİLİK Bazı çocuklar, yaşıtlarına göre aşırı hareketli olabilirler. Bu durumun bir çok nedeni olabilir. Genelde aşırı hareketli çocuk denince aklımıza hiperaktif çocuklar gelir. Çocukta aşırı hareketlilik her ortamda oluyor yer ve zaman dinlemiyorsa o zaman hiperaktiviteden şüphelenmek durumda çocukta dikkat eksikliğinin de eslik edip etmediğine bakılması gerekir. aşırı hareketli çocuklar devamlı kıpır kıpırdırlar , yerlerinde duramazlar , sanki bitmez bir enerjileri var gibidir. Genelde aşırı hareketli Çocukların durumu okula başladıkları dönemde belirgin bir şekilde fark edilir. Öğretmenden sık sık uyarı alınması ile anne baba olayın farkına daha da iyi varır. Bu durum çocuğun sosyal ilişkilerini ve ders basarisini belli bir kapasitede olan bu çocuklar ders başarısızlığı ile karşımıza gelirler. Bu durumlarda ilaç tedavisi ve diğer tedavi yaklaşımları çocuğun geleceği açısından önemlidir. aşırı hareketlilik durumu çocuğun sıkıntı ve problemlerine bağlı da gelişebilir. bazı psikiyatrik durumlarda çocuklarda bu türlü hareket artısına rastlayabiliyoruz. Bu durumda çocukta sıkıntıya ikincil olarak gelişmiş yerinde duramama, hareketlilik artısı görülür. Altta yatan sıkıntının ve stres etkeninin halledilmesi ile çocuğun bu hareketliliğinde azalma görülür. Bu Çocukların genelde anne ve babalarında da buna benzer bir hareketlilik çocukluk dönemlerinde olabilir. Bu türlü çocuğu olan anne babaların olaya gayet sakin yaklaşarak , bu hareketliliği ve çocuğun psikososyal gelişimini iyi yönlendirmeleri gerekir. aşırı hareketliliği yüzünden çok eleştirilen ve sosyal ortamlardan dışlanan çocuklarda , başka psikiyatrik problemlerde çocukları sportif faaliyetlere yönlendirmek , onları olumlu ve faydalı uğraşlarla meşgul etmek , enerjilerini bazı hobilere katalize etmek, dikkat eksikliği ve hiperaktivite durumu varsa tedavisini sağlamak önemlidir. DERS BAŞARISIZLIĞI Ders başarısına etki eden bir çok durum vardır. Ders başarısızlığı Çocukların normal sosyal ve psikolojik durumunu etkiler. Bu durumda aile ile ilişkilerinde bozulması söz konusu olabilir. Ders başarısına en büyük etken çocuğun zeka kapasitesidir. Bu durum çocuğun okuduğunu , anlatılanı ve aktarılan bilgileri kolay kavramasına ve akılda tutmasını kolaylaştırır. Zekanın belli bir seviyeye gelmesini daha çok doğumsal özellikler ve çevre şartları belirler. Belli bir zeka kapasitesi olmasına rağmen ders başarısızlığı olan çocuklarda aşağıdaki nedenleri aramak yerinde olur. Ders basarisizliğinin en büyük nedeni, Çocukların belli bir sorumluluk içerisinde kendilerini hissedip , okul sonrası gerekli ders çalışma saatlerini düzenlememeleri ile kendini gösteren durumdur. Bu durumda öğretmen ve aileye çok büyük bir is düşmekte uygun ve dengeli yaklaşımlar ile Çocukların bu yöndeki eksikliklerini işbirliği içinde kapatmaları gerekir. Yanlış tutumlar Çocukların bu sıkıntısını pekiştirir. Bu durumda öğretmen aile işbirliğinin olumlu etkisi büyüktür. Eğitimde fırsat eşitliği önemli bir konudur. çocuğun gittiği okulun genel durumu , öğretmeninin özellikleri , sınıfın özellikleri , verilen eğitimin kalitesi , bu eğitime ek olarak sağlanan imkanlar Çocukların ders basarisini doğrudan etkiler. Bütün bu noktalarda belirgin problem olmamasına rağmen çocukta görülen ders başarısızlığında özel öğrenme güçlüğü durumunu hesaba katmak yerinde olur. Bu durumun tespiti ve eğitim ile tedavisi önemlidir. Ders başarısına etki eden diğer nedenlerden biriside çocukta olabilecek depresyon , madde bağımlılığı , uyum bozuklukları ,aile ile ilgili problemler, psikososyal stres etkenleri , anksiyete bozuklukları gibi psikiyatrik durumlar da ders başarısızlıklarına neden olabilir. Bu durumlar ders basarisizliğinin yanında ek belirtiler ile kendini gösterir. Bu negatif etkenin ortadan kaldırılması ile ders başarısızlığında düzelme belirgin olarak görülür. Ders başarısızlığı olan Çocukların yaşıtları ile kıyaslanmadan ve özgüvenleri zedelenmeden , ders basarisi için yönlendirilmeleri önemlidir. Çocukların bu türlü sıkıntıları varken anne babanın aşırı ilgisiz ve aşırı kontrol durumları, Çocukların bu durumlarının devam etmesine neden olur. Önemli olan anne babaların çocuklarına vakit ayırarak , onların durumlarından haberdar olmaları ve bu türlü problemler tamamen çocuğun yaşamında pekişmeden gerekli önlemler alınmalıdır. GÖRÜLEN SORUNLARA KARŞI YAPILMASI VE YAPILMAMASI GEREKENLER DİSİPLİN VE HOŞGÖRÜ Çocuklarda disiplin ve hoşgörü birlikte olmalıdır. Unutulmamalıdır ki çocuk hayatinin ilk gününden beri öğrenme sürecinde olan bir varlıktır. öğrenme sürecinde olan kişi sık sık hata yapar . Mühim olan bu hataların çocuğa gerekli açıklamaları yaparak öğrenmeyle değiştirilmesidir. çocuğa aşırı disiplin uygulanması , çocuğun bazı noktalarda sıkılmasını ve kendini ortaya koyma noktasında tereddütler yaşamasına neden olur. aşırı disiplin çocuklarda kaygı belirtilerine yol açar ve çocuk kendisini devamlı gergin ve huzursuz hisseder. çocuğun yaptığı hatalar hiçbir zaman görmezlikten gelinmemeli , görmezlikten gelinen davranışlar çocuklarda pekişecektir. Bu nedenle uygun bir şekilde çocuğun yaptığı hatalar anlatılmalıdır. aşırı hoşgörülü anne baba tutumunda ise , neyin doğru neyin Yanlış , neyin yapılması gereken neyin yapılmamsı gereken davranış olduğunu bilemeyen bir çocuk haline gelmesine neden olur. aşırı hoşgörü çocukta gevsek ve tutarsız bir yapının ortaya çıkmasına ve çocuğun sınırları devamlı genişletme gayretleri içine girmesine yol açar. Bu şekilde aşırı gevşetilmiş sınırlar çocuklarda davranış problemlerine yol açarak belli bir süre sonra anne baba için çocuğun davranışlarının çok büyük bir problem haline gelmesine neden nedenle anne babanın her ikisinin de disiplin ve hoşgörü konusunda sözbirliği içinde olmaları birbirinden farklı tutumlara girmemeleri gerekir. Özellikle evde yasayan veya çocuk üzerinde etkinliği olan büyükanne ve büyükbabanın da bu konuda sınırları gevşetmek yerine , anne babaya yardımcı olmaya çalışmaları gerekir. Bu tutarsız durum çocuğun , nasıl davranacağını bilememesine ve davranış problemlerinin daha da artmasına neden olur. Anne babaların bu konuda disiplin ve hoşgörü dozunu tam olarak ayarlamaları önemlidir. çocuğun normal psikososyal gelişimi için bu durum çok önemli bir noktadır. ÇOCUĞUN YERİNE BAZI ŞEYLERİ YAPMA İnsanoğlu ilk doğduğu günden itibaren devamlı olarak kendi kabiliyet ve becerilerini geliştirme süreci içerisindedir. Buna bağlı olarak doğuştan var olan mevcut kapasite özellikle hayatin ilk yıllarındaki çevresel ve fiziksel etkenlerinde devreye girmesi ile hızlı bir gelişme gösterir. Her birey yaşına uygun gelişme dönemlerini sağlıklı bir şekilde geçerek, gerek motor becerilerini , gerek sosyal gelişimini , gerekse dil gelişimini çocukluk döneminde hızlı , daha sonra giderek yavaşlayan bir şekilde devam ettirir. Bu sınıflamalardan motor , dil , sosyal gelişim her birinin uygun ve tam olarak gelişmesi için bazı yönlendirmelerin yapılması ve bazı çevresel şartların sağlanması gerekir. Konunun bir çok ayrıntıları olmakla birlikte su anda kısmi olarak değinilecektir. Özellikle çocuk bakımında söz sahibi olan annelerin çocuk üzerindeki davranış şekilleri çocuğun gelişimi açısından çok büyük önem arz etmektedir. bazı anneler çok aşırı derecede çocukları ile ilgilenirler , Bu durum çocuklarıyla hiç ilgilenmeyen annelerin durumu kadar çocuk için sıkıntılı olabilir. Bu aşırı ilgilenme durumunun ayrıntılarını başka bir zamana bırakarak konumuz ile alakalı olan kısmını bahsetmek istiyorum. Genelde aşırı koruyucu ve kollayıcı anne babalar olmak üzere bazı ebeveynler çocuğun üzerine o kadar düşerler ki onun yaşına uygun gelişiminin de önüne geçerler . Çünkü çocuklar bu derece kendisinin yerine bazı şeyleri düşünen ve yapan anne babalar veya başka birisi olduğundan kendileri kabiliyet ve becerilerini kullanmaya gerek duymazlar . Çünkü bu durum onlar için daha kolay olmaktadır. çocuğun yaşına uygun olarak kendi basına yemek yemesinden tutun , giyinmesi , okul dersleri , ev içerisindeki etkinlikleri gibi bir çok konuda anne babalar onların yaşına uygun yapabilecekleri noktalarda gereksiz yere devreye girerek çocuğun hem psikolojik olarak hem kabiliyet olarak uygun atılımları yapmalarını engellerler. Bu nedenle anne babalar çocuklarının normal gelişimini sağlamak için en basta onların yaşlarına uygun davranmaları bebeksi tavır ve hareketlere prim vermemeleri gerekir. Şurası Unutulmamalıdır ki Çocukların yaşlarına uygun rol almalarını yada almamalarını anne babaların onlara çizdiği rol belirler. çocukları yerine bir çok davranışı üstlenen ve onların yaşına uygun sorumluluklar almasını sağlayamayan anne babalar , çocuklarına iyilik yaptıklarını zannetmelerine karşın , onların kabiliyet ve becerilerini kısıtladıklarının farkında değildirler. O nedenle gerek psikososyal gelişim gerek bedensel gelişim için bu durum önemlidir. çocuğun yapması gereken aktiviteler ve görevlerin başlangıcında çocuğa yardımcı olmak uygun olur ama bu yardımın devamlı o görevi üstlenme seklini alması ise zararlı olur. yaşından daha büyük sorumluluklar vermekte ayni şekilde diğeri kadar sakıncalı olabilir. Anne babaların sağlıklı bir biyopsikososyal gelişim için bu dengeyi sağlamaları gerekmektedir. AŞIRI KONTROL Bazı anne babaların düştüğü en büyük hatalardan birisi de çocuklarını çok aşırı kontrol ve disipline etmeleridir. Bu genelde çok titiz ve hassas anne baba kişiliğinin olması durumunda karsımıza çıkmaktadır. Özellikle bazı anneler çocukları hakkında her an ne yapıyor , ne ile meşgul oluyor , acaba bir problem var mı , bir şey olursa , basına bir is gelirse ve buna benzer düşüncelerle devamlı çocuklarını düşünmekte ve çocuklarını her an kontrol etmeye çalışmaktadırlar . Elbette ki her anne baba belli ölçülerde çocuğuna sahip çıkmalı ve çocuğunun o an nasıl bir durumda olduğunu merak etmelidir. Ama bunun ölçüsü çok fazla kaçırılırsa ve çocuklar çok aşırı kontrol edilemeye çalışılırsa , sıkıntının asil önemli bir kısmini çocuklar çekmektedir. Yani çocuk her an kontrol edilme hissi ile yasamakta bu da onlarda müthiş bir şekilde bir kaygı ve gerginlik oluşturmaktadır. Acaba hata yapar miyim , acaba annem görür mü , acaba bu is konusunda annem ne der , acaba bu yaptığım için eleştirilir miyim gibi düşüncelerle Çocukların bu kontrol durumuna reaksiyon olarak kaygıları daha da artmaktadır . Hatta bu durumu bazen o kadar ileri boyutlarda görmekteyiz ki , bu kontrol ve bağımlılığa alışan çocuk annesinden ayrıldığı zaman sanki basına kötü bir şey gelecekmiş gibi endişe duyabilir. Bu durum onun ileride ayrılık kaygısı göstermesine de neden olabilir. Annenin kaygısı ve endişesi çocuğu da anlamsız bir şekilde kaygı ve sıkıntıya sokabilir . O nedenle anne babaların çocuklarını belli ölçülerde kontrol etmeleri , onların bazı hatalarını görmezden gelmeleri devam etme durumunda önlem almak şartı ile , onları bazı zamanlar kendi hallerine bırakmaları , her an nerede ne yapıyor düşüncesinden vazgeçmeleri , onlar için aşırı kaygı ve endişeye girmemeleri , çocuğun ufak tefek yanlışlarını tespit edip çocuğun yüzüne vurmamaları uygun olur. Bu aşırı kontrol ve anne babaların aşırı disiplin ile beraber mükemmeliyetçi tavırları , çocukları anne babanın sözlerine karşı pasif bir direnç ve yalana itebileceği gibi çocuklarda tik , tırnak yeme , konuşma sorunları , altını ıslatma, altını kirletme vb gibi kaygı belirtilerine de yol açabilir. Anne babaları çocuklarını kontrol etme konusunda bu dengeyi iyi ayarlamaları gerekir. ayni zamanda çok kontrol edilen ve çok eleştirilen çocuklarında kendi özgüvenlerinin eksik kalacağını ve sosyal olarak çekingen olabileceklerini ve anne babalarının bu aşırı kontrol ve isteklerinin de onları strese itebileceğinin hiç bir zaman unutulmaması gerekir. Her çocuğun kendi halinde olması gereken zamanların olduğu unutulmamalı ve Çocukların kontrol ve takibi onları bunaltmayacak ve kaygıya itmeyecek derecede olmalıdır. ANNE BABANIN FARKLI YAKLAŞIMLARI Genelde anne babalar çocuğa davranışta tek bir çizgiyi tutturmakta zorlanırlar. Elbette ki anne babanın farklı kişilik yapıları , yetişme tarzları , anlayışları ve değişik farklılıkları olacaktır .Bu çocuğun yetişme ve zeka gelişiminde iyi yönde katkılar sağlayabileceği gibi , çocuğun eğitimi ve davranışlarının yönlendirilmesinde anne babanın birbirinden habersiz veya tamamen farklı yaklaşımları Çocukların psikososyal gelişiminde büyük sıkıntılar oluşturabilmektedir. Genelde çocuğun gelişim aşamalarından uygun bir şekilde geçmesi ve onun yasa özgü eğitiminin tamamlanmasında anne babanın yaklaşımları ve çocuğu yönlendirmeleri önem kazanır. Bütün bunları su şekilde örnek vererek açıklayabiliriz ; Bir anne aşırı hoşgörülü olabilir, baba ise tam tersi disiplin yönü ağır basabilir. Bu durumda çocuğun davranışları , konuşması , hal ve hareketleri tamamen iki farklı kutup tarafından yönlendirilmeye çalışılırsa çocukta davranış problemleri ve bazı psikolojik sorunlar yaşanabilir. babanın koyduğu kuralı annenin bozması veya tam tersi babanın hoşgörü gösterdiği bir davranışa annenin sinir koyması genelde çocuğun davranış olarak kararsız , çekingen , çelişkili ve tutarsız bir hale gelmesine neden olabilir. Çünkü çocuk gelişimini ve davranışlarını anne babasından iyi yönde veya kötü yönde aldığı uyarılar ile şekillendirir. Bu çocuğa yansıyan çelişkili ve tutarsız durum çocukta değişik kaygı belirtilerinin tırnak yeme , tik , konuşma zorlukları , uyku ve yeme bozuklukları vb. ortaya çıkmasını kolaylaştırabilir. Anne babaların mümkün olduğu kadar birbirlerini desteklemeleri , tutarsız davranmamaları , çocuğun yanında birbirinin uygulamalarını eleştirmemeleri gerekir. bazı görüş farklılıkları olsa bile çocuğun olmadığı zamanlarda konuşularak ortak görüsün çıkması ve ortak söz birliğinin sağlanması gerekir. çocuğun sağlıklı gelişiminde anne babaların birlikte , çelişkisiz ve tutarlı olmaları çok önemlidir. Aksi takdirde bu farklılıklar ve anne babanın çelişkili davranışları çocuk tarafından kullanılabilir. çocuğun anne babayı yönlendirmesi bu farklı tutumlardan dolayı kolaylaşabilir. Anne babaların ortak fikir ve görüş birliği ile çocuklarını yönlendirmeleri gerekirken , tam tersi olarak çocuk , anne babayı yönlendirebilir. Bir başka noktada anne baba harici bir başka kişinin genelde büyükanne , büyükbabanın anne babanın koyduğu kuralları ihlal eden veya zayıflatan yaklaşımlarda bulunarak Çocukların kurallara uymasını ve davranışlarının şekillenmesini engellemesidir. Anne baba arasındaki iletişim ve ortak karar alma mekanizması ne kadar iyi isler ve çocuğa yansıtılan davranışları ne kadar birbiri tarafından desteklenirse o kadar sağlıklı ve normal psikososyal gelişimli çocuklar olacaktır. Burada sunu da belirtmek yerinde olacaktır , çocuklara yansıtılan davranışların zaman aşımına uğrayarak değişikliklere uğraması uygun değildir. Yani anne bugün koyduğu kuralı bir hafta sonra bozuyor veya tam tersi bir tutum izliyorsa sebepsizce gerekli bir neden olmadan bu durum da Çocukların gelişimini kötü yönde etkiler. çünkü çocuk bir hafta önce tepki almadığı bir davranıştan bir hafta sonra tepki aldığını görürse bu onun kendine güvenini azaltır, onu çekingen , tedirgin ve kaygılı birisi haline getirir. Yani çocuğun çevresinden aile , arkadaş , okul ve öğretmen , sosyal çevre devamlı tutarlı davranışları görmesi önemlidir. Bu konuyu ileri bir tarihte daha ayrıntılı incelemeyi düşünüyoruz .

ilkokul döneminde uyum ve davranış problemleri