♣️ Yasar Kemal In Cukurovali Kahramani

aQyKi5x. Yaşar Kemal aramızdan ayrılalı 4 yıl oldu. Ölüm yıl dönümünde efsane yazar unutulmadı. Onun romanları, şiirleri, öyküleri ve bir çok eserleri mevcut. Büyük usta Yaşar Kemal 6 Ekim 1923 tarihinde dünyaya geldi. 28 Şubat 2015 tarihinde hayata veda etti. Bizde onun ölüm yıl dönümünde özel hayatını ele aldık. Peki, Yaşar Kemal kimdir? İşte Yaşar Kemal'in hayat hikayesi ve unutulmaz sözleri... YAŞAR KEMAL KİMDİR, NERELİ? Yaşar Kemal, 1923 yılında Osmaniye'de dünyaya geldi. Aslen Van-Ercişli olan yazarın ailesi I. Dünya Savaşı nedeniyle Adana'ya göç etmek zorunda kalmıştır. Ortaokul döneminde ırgat katipliği, memurluk, ırgatlık, kontrolörlük ve öğretmen vekilliği gibi çeşitli işlerde çalışmak durumunda kalan Yaşar Kemal hayatın zorluklarıyla olgunlaşmış birisidir. Edebiyat yapmayı çok küçük yaşlarda kafasına koymuş olan Yaşar Kemal, ilk sanat çalışmalarına ilkokula başlamadan önce şiirle başlamıştır. İlkokul zamanlarında aşıklarla atışacak durumda olan yazar annesinin engel olmasından dolayı saz çalmayı tam anlamıyla başaramamıştır. EDEBİ HAYATI Türk Edebiyatın en önde gelen yazarlarından birisi olan Yaşar Kemal yazın hayatına Türksözü gazetesinde 1939 yılında başlamıştır. İlk eseri olan Ağıtlar isimli kitabı Adana Halkevi tarafından 1943 yılında çıkartılan yazarın edebiyat dünyasındaki etkinliğinin başladığı yıl bu yıl kabul edilir. Yaşar Kemal'in dünyada ilk kez yayımlanan eseri, Bebek öyküsüdür ve önce Fransızcaya, sonra İngilizceye, İtalyancaya, Rusçaya ve diğer çeşitli dillere çevrilmiştir. İlk öykü kitabı Sarı Sıcak'la ünlenen yazar ilk romanı İnce Memed'le ise hem ülkemizdeki popülaritesini arttırmış hem de dünyaca ünlü bir yazar olmaya başlamıştır. İnce Memed yaklaşık kırk dile çevrilerek yayımlanmıştır ve İnce Memed kitaplarının yurtdışındaki baskısı yüz kırktan fazladır. Dünyaca ünlü romanı İnce Memed'i 1947 yılında yazmaya başlayan yazar çeşitli sebeplerle romanını yarım bırakmış ve sonrasında 1954 yılında bitirmiştir. Romanın fikir kaynağı yazarın eşkıya olan ve vurulan amcasının oğludur. Eserde yer alan 'Çakırdikeni' hikayesi aslında bir bakıma eşkıyalığın felsefesinin yapılmasıdır. Yazar, Yaşar Kemal ismini ilk kez Cumhuriyet gazetesinde yazarken kullanmaya yaşlardan beri sosyalist politikanın içinde olan yazar dünyaya bakışını söyleşilerinde "Halka kim zulmediyorsa, etmişse, halkı kim eziyor, ezmişse, onu kim sömürmüş, sömürüyorsa, feodalite mi, burjuvazi mi… Halkın mutluluğunun önüne kim geçiyorsa ben sanatımla ve bütün hayatımla onun karşısındayım. Ben etle kemik nasıl birbirinden ayrılmazsa, sanatımın halktan ayrılmamasını isterim. Bu çağda halktan kopmuş bir sanata inanmıyorum" diyerek ifade etmiştir. Yazar edebi çalışmalarında halka dönük olmayı seçmiş ve yapıtlarında insani değerlerden kopmamaya çalışmıştır. Yazar siyasi görüşüyle sanatının paralel olduğunu ve "halk ve doğaya inandığını" dile getirmiştir. Yazar pek çok yapıtında Anadolu''nun efsane ve masallarından yararlanmıştır. Böylesine derin bir altyapıyı oluşturmak içinse gençlik yıllarında Çukurova'yı ve çevre illeri karış karış gezmiş yeni insanlarla tanışıp bilmediği şeyler öğrenmiş ve çoğundan eserlerinde yararlanmıştır. PEN Yazarlar Derneği üyesi olan yazar, aynı zamanda Nobel Edebiyat Ödülüne aday gösterilen ve gerek yurt içinde gerek yurt dışında yapılan anketlerde Nobel Edebiyat Ödülü'nü alması gerektiği konusunda öne çıkan birkaç isimden birisidir. Edebiyat hayatı boyunca yüzlerce ödül almış olan yazarın en çok ödül aldığı ülkelerden birisi kuşkusuz Fransa'dır. 2011 yılında Fransa'da Legion d'honneur ödülüyle ödüllendirilen yazarın ayrıca ülkemizde 2008 yılında aldığı Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü ve 2013 yılında aldığı Krikor Naregatsi Nişanı başlıca göze çarpan yazarın 2013 yılında Norveç'te aldığı 'Bjornson Ödülü' önemli bir yer tutmaktadır. YAŞAR KEMAL SÖZLERİ * 'O iyi insanlar o güzel atlara binip çekip gittiler. * İnsan çürümedikçe şiir çürümez. * Hayat, umutsuzluktan umut yaratmaktır. * Dağın öte yüzü güneşe bakıyormuş çocuklar. De hadi davranın, Güneşle sohbetimiz var. Geç kalmayalım... * Kendimi bildim bileli zulüm görenlerle, hakkı yenenlerle, sömürülenlerle, acı çekenlerle, yoksullarla birlikteyim. * Ateşi yandıran kavdır. Demiri dövdüren tavdır. * Gülümse bitsin karanIık, Gülümse karamsarları şaşırt, Gülümse güller açsın yüzünde, Gülümsemenle yayılsın ışık, Dünyayı ısıtmasan da güneş gibi. * Belki bir yerlerde,bir köşelerde kuş alıp salıverecek kadar yüreği yufka birkaç insan kalmıştır,kim bilir belki. * Hep işe yüzeyinden bakmak, işte bu kötü. Neyi alırsak alalım elimize, derinine inmiyoruz. Derine gitmek bir çaba işidir. Dışta ne görürsek, ne gözümüze çarparsa, işte bu budur deyip işin içinden sıyrılıyoruz. * Çöplükler, şehirlerin tıpı tıpına aynasıdır. Bir şehir pisse, aşağılıksa, kalleşse, acımasızsa o şehrin çöplükleri bin misli daha pis kokar. Leş gibi... * Bir kimseden mi kaçıyorsun, bir düşman mı bekliyorsun, koy kulağını toprağa dinle. Karşı, uzak tepenin arkasından giden atın nal seslerini yanındaymış gibi duyarsın. * Dünyanın ucunda bir gül açmış, efil efil esen yele merhaba. Karanlığın sonu bir ulu şafak, sarp kayadan geçen yele merhaba. * Her bir şey onarılır, aşağılanmış, kendi gözünde kendini aşağılamış, dedikodu namussuzluğuna başvurmuş insanın çürümüşlüğü, kokuşmuşluğu onarılmaz. * Konuşan insan, öyle kolay kolay dertten ölmez. Bir insan konuşmayıpta içine gömüldü müydü, sonu felakettir. * Bir topIum, hoşgörüsü kadar güçIü, sağIam, hakIıdır. ZuImü kadar zaIim, zayıftır. IrkçıIık ise en korkunç hastaIıktır. * Dünya on binlerce çiçekIi bir küItür bahçesidir; her çiçeğin ayrı bir rengi ve kokusu vardır. Bir çiçeğin koparıIması bir rengin, bir kokunun yok oImasıdır. Tek diIe, tek renge kaImış bir dünya hapı yutmuştur. * Bizi düşünmeye alıştırmamışIar. Üstelik de düşünmeyelim diye ellerinden geIeni yapmışlar. Düşünmeye çalışanları da hep öldürmüşler. * İnsan, evrende gövdesi kadar değil, gönlü kadar yer kaplar. * Düşünmek en küçük anlamda, var olmak demektir. * İnsan, evrende gölgesi kadar değil, yüreği kadar yer kaplar. Haberler Kültür-Sanat Yaşar Kemal kimdir, nereli? Yaşar Kemal'in unutulmaz sözleri YAŞAR KEMAL KİMDİR? Yaşar Kemal d. Kemal Sadık Gökçeli, 6 Ekim 1923; Hemite, Osmaniye - ö. 28 Şubat 2015, Kürt kökenli Türk romancı, senaryo ve öykü yazarı. On altı yaşındayken 1939'da ilk şiiri "Seyhan"ı Görüşler adlı Adana halkevleri dergisinde yayımladı. Ortaokuldan ayrıldıktan sonra folklor derlemelerine başladı ve 1940-1941 yılları arasında Çukurova'dan ile Toroslardan derlediği ağıtları içeren ilk kitabı olan Ağıtlar, 1943 yılında Adana Halkevi tarafından askerliğini yaparken ilk hikâyesi olan "Pis Hikâye"yi 1946 yirmi üç yaşındayken yazdı. 1948’de "Bebek" hikâyesinin ardından "Dükkancı"yı yazdı. 1940'larda Adana'da çıkan Çığ dergisi çevresinde Pertev Naili Boratav, Nurullah Ataç, Güzin Dino gibi isimlerle tanıştı. Özellikle, ressam Abidin Dino'nun ağabeyi Arif Dino'yla kurduğu yakınlık onun düşün ve yazın dünyasının gelişimini önemli bir ölçüde etkilemiştir. Kemal Sadık Göğceli adı ile çeşitli yayımlarda yazarken Yaşar Kemal adını Cumhuriyet gazetesine girince kullanmaya başladı ve 1951-1963 yılları arasında gazetede fıkra ve röportaj yazarı olarak çalıştı. Bu dönemde Anadolu insanının iktisadi ve toplumsal sorunlarını dile getirdiği dizi röportajları ile tanınmaya başladı. 1952 yılında yayımlanan ilk öykü kitabı olan Sarı Sıcak'ta da yer alan "Bebek" öyküsü burada tefrika edildi. 1947'de İnce Memed'i yazdı fakat yarım bıraktı ve 1953-54’te bitirdi. Roman, ağalara karşı Çukurova'nın yoksul halkına arka çıkan İnce Memed'in halkı için savaşmasını konu almaktadır. Dört ciltten oluşan seri, otuz dokuz yılda tamamlandı. Yaşar Kemal pek çok yapıtında Anadolu'nun efsane ve masallarından yararlanmıştır. PEN Yazarlar Derneği üyesiydi. Nobel Edebiyat Ödülü'ne aday gösterilen ilk Türk yazardır. 1952–2001 yılları arasında Thilda Serrero ile evli kalmış, 2002 yılında Ayşe Semiha Baban ile 2. evliliğini yapmıştır. 28 Şubat 2015 tarihinde organ yetmezliği sebebiyle yoğun bakımda olduğu hastanede vefat etmiştir. Cenazesi 2 Mart 2015 tarihinde düzenlenen törenin ardından Zincirlikuyu Mezarlığına defnedilmiştir. İnce Memed I, Ağrıdağı Efsanesi, İnce Memed II, Kuşlar da Gitti, İnce Memed III eserleri yazarın en çok satan ilk beş kitabıdır. D&R'ın yüz kırk altı mağazası ve internet satışları baz alınarak belirlenen verilere göre yazarın ölümünden sonraki hafta kitap satışları %417 arttı. İnce Memed, Hürriyet Pazar tarafından oluşturulan yüz kişilik jüri tarafından belirlenen "Türk Edebiyatının Gelmiş Geçmiş En İyi 100 Romanı" listesinde bir numara seçildi. YAŞAR KEMAL'İN ÇOCUKLUĞU Yaşar Kemal, Nigâr Hanım ile çiftçi Sadık Efendi'nin oğlu olarak aslen Van-Erciş yolu üzerinde ve Van Gölü'ne yakın Muradiye ilçesine bağlı Ernis bugün Ünseli köyünden olan bir ailenin çocuğu olarak Adana'nın Osmaniye ilçesinin Hemite o zamanki adı Gökçeli ya da Göğceli; bugünkü adı Gökçedam köyünde doğdu. Yazarın doğum tarihi hakkında çeşitli kaynaklarda farklı bilgiler mevcuttur. Behçet Necatigil tarafından yazılan Edebiyatımızda İsimler Sözlüğü'nde 1922; Tuba Tarcar Çandar tarafından hazırlanan Yaşar Kemal Fotobiyografi'sinde Ocak 1923 olarak belirtilmiştir. Doğum tarihinin nüfus cüzdanında 1926 yazdığını söyleyen Yaşar Kemal, nüfus cüzdanını ilkokulu bitirdikten sonra aldığını, kendi hesaplarına göre doğum tarihinin 1923 olduğunu ifade etmiştir. Bu tarihin de hatalı olabileceğini belirten yazar, köylülerin yayladan döndüklerinde doğduğunu, bunun da ekim ayına denk geldiğini söylemiştir. Kendi anlatımına göre bir Türkmen köyünde tek Kürt ailenin çocuğu olarak doğup büyüyen Yaşar Kemal, evde Kürtçe, köyde ise Türkçe konuşurdu. Luvan aşiretinden olan babası, Birinci Dünya Savaşı çıkınca ailesiyle birlikte ikâmet ettikleri köyden ayrılıp göç etmeye başlamışlardır. Van'dan Diyarbakır'a, buradan da Çukurova'ya bir buçuk yıl süren göç sonucu gelmişlerdir. O zamanlar Kadirli'ye bağlı olan altmış hanelik Türkmenlerin yaşadığı Hemite köyüne yerleşmişlerdir. "Babam, anam Doğu Anadoludan, 1915'te Rus ordusu Van'ı işgal edince, oradan bir buçuk yılda Çukurova'ya gelerek bu köye yerleşmişler. Köyde bizimkilerden başka Kürtçe konuşan hiç kimse yoktu. Ben kendimi bildiğimde Kürtçe sadece bizim evin içinde konuşuluyordu. Ben doğduğumda babam çok yaşlı, belki elli yaşın üstündeydi, anam da çok gençti. On yedi yaşında. Evde babamın bir kardeşi, onun karısı, bir de akrabaları bir genç kız vardı. Amcamın karısının bir elini Van'da bir top gülle parçası almış götürmüştü. Aile bir bey ailesiydi. Ailenin mensup olduğu Luvan aşiretinin son beyi Gulihan Bey babamın amcasıydı." Üç buçuk yaşlarında iken bir kurban kesimi sırasında halasının kocasının elindeki bıçağın kayarak gözüne saplanması sonucu sağ gözü kör oldu. Dört buçuk yaşındayken, babası camide namaz kıldığı sırada Van'dan göç ederken ölümden kurtarıp besleyip büyüttüğü Yusuf adındaki oğulluğu tarafından öldürüldü. Bu olaydan sonra on iki yaşına kadar kekemeliğe tutuldu. "Ben babamın camide, o, namaz kılarken yanındaydım, hançerlendiği akşamdan sonra, sabaha kadar yüreğim yanıyor, diye ağladım. Ardından da kekeme oldum ve on iki yaşıma kadar zor konuştum. Yalnız türkü söylerken kekemeliğim geçiyordu. Hiç kekelemiyordum. Kitap okurken de, okur yazar olduktan sonra, hiç kekelemedim. On iki yaşımdan sonra kekemeliğim geçti." Babasının öldürülmesinden sonra annesi Nigâr Hanım, yazarın amcası Tahir Efendi ile varlıklı biriyken ölümü sonrası ailesinin maddi durumu değişmiş ve köyün en fakir ailelerinden olmuşlardır. Sekiz yaşındayken köye gelen çerçinin köy kadınlarının borcunu bir deftere yazdığını gördü ve yazılanın yazı olduğunu öğrendi. Dokuz yaşındayken Adana'nın Burhanlı köyündeki ilkokula giderek üç ayda okuma ve yazmayı ikinci sınıftayken sınavla Türk Maarif Cemiyeti'nde yatılı olarak okumaya başladı fakat üç ayı bulan devamsızlığından ötürü yatılı okuma hakkıı kaybetti. Son sınıftayken okuldan tasdikname ile ayrılarak çeşitli işlerde çalıştı. Kuzucuoğlu Pamuk Üretme Çiftliği'nde ırgat kâtipliği 1941, Adana Halkevi Ramazanoğlu kitaplığında memurluk 1942, Zirai Mücadele'de ırgatbaşlığı, daha sonra Kadirli'nin Bahçe köyünde öğretmen vekilliği 1941-42, pamuk tarlalarında, batozlarda ırgatlık, traktör sürücülüğü, çeltik tarlalarında kontrolörlük yaptı. YAŞAR KEMAL'İN SANAT HAYATI 1978 yılında yaptığı bir söyleşide sanat çalışmalarına ilkokula başlamadan önce şiirle işe koyulduğunu ve okula başladığında "yaşlı halk şairleriyle atıştığını" anımsadığını belirtti. İlkokulun son sınıfındayken arkadaşı Aşık Mecit, çok iyi saz çalarken kendisi annesinden ötürü sazı "berbat" çalmaktaydı. Bunun nedenini şu sözlerle dile getirdi "Benim saz çalamamamın sebebi var, anam aşık olacağım da diyar diyar dolaşacağım diye saza, aşıklığa düşman olmuştu. Onun tek çocuğuydum ve gözünden ayırmıyordu beni. Okulda, düğünlerde, bayramlarda beni hep Aşık Mecitle atıştırırlardı. Aşık Mecitle, Kadirli'de bir kahvede bir gece sabaha kadar atıştığımı şimdi iyice anımsıyorum." Annesi ilk zamanlar şiir okumasına karşı çıkarken daha sonraları babasının koruyucusu olan Zalanınoğlu adındaki eşkıyanın öldürüldüğünü duyan Yaşar Kemal, sabahlara kadar ağıt yaktı. Yaktığı ağıtı annesi dinlemiş ve onun bu ağıtını beğenmiştir. Yaşar Kemal'in ifadesiyle artık annesini de yenmiştir ve bir halk aşığı olma yolunda hiçbir engel kalmadı. Ortaokuldan ayrıldıktan sonra folklor derlemelerine başladı ve 1940-1941 yılları arasında Çukurova'dan ile Toroslardan derlediği ağıtları içeren ilk kitabı olan Ağıtlar, Adana Halkevi tarafından 1943 yılında yayımladı. Çığ dergisi çevresinde Pertev Naili Boratav, Nurullah Ataç, Güzin Dino gibi isimlerle tanıştı. Özellikle, ressam Abidin Dino'nun ağabeyi Arif Dino'yla kurduğu yakınlık onun düşün ve yazın dünyasının gelişimini önemli bir ölçüde etkilemiştir. Bebek, Dükkâncı, Memet ile Memet öyküleri 1950'lerde yayımlandı. İnce Memed'e 1947'de başlamış, yarım bırakmıştım. Bu romanı 1953-54'te bitirdim. Aynı yıl da, İnce Memed'i bitirdikten bir ay sonra Teneke'ye başladım. Onu da bitirdim. İki romanı arka arkaya okursak, o romanları ayrı ayrı yazarların yazdığını sanırız. YAŞAR KEMAL'İN İNCE MEMED İÇİN SÖZLERİ Kemal Sadık Göğceli adı ile çeşitli yayımlarda yazarken Yaşar Kemal adını Cumhuriyet gazetesine girince kullanmaya başladı ve 1951-1963 yılları arasında gazetede fıkra ve röportaj yazarı olarak çalıştı. 1952 yılında yayımlanan ilk öykü kitabı olan Sarı Sıcak'ta da yer alan Bebek öyküsü burada tefrika edildi. 1947'de İnce Memed'i yazdı fakat yarım bıraktı ve 1953-54’te bitirdi. Romanı yazma nedeni eşkiya olan ve dağda vurulan amcasının oğlunun vurulması olduğunu 1987 yılındaki bir söyleşisinde belirtti. Ayrıca aynı söyleşide, çocukluğunun eşkiyalığın içinde geçtiğini, dayısının "en büyük" eşkiyalardan biri olduğunu, o çevrede 1936'lara kadar beş yüze yakın eşkiya bulunduğunu ve bunlardan birinin de Kurtuluş Savaşı'nda Kadirli'yi ilk örgütleyenlerden olan Karamüftüoğlu ailesinden ünlü Remzi Bey olduğunu söyledi. Remzi Bey'in kendisine, ilk İnce Memed hikâyesinde "Çakırdikeni" diye yer alan diken hikâyesini anlattı ve Yaşar Kemal'le "eşkıyalığın felsefesini" yaptı. Yaşar Kemal'in dünyada ilk kez yayımlanan eseri, Bebek öyküsüdür ve önce Fransızcaya, sonra İngilizceye, İtalyancaya, Rusçaya, Romenceye ve diğer dillere çevrildi. Temalar"Halka kim zulmediyorsa, etmişse, halkı kim eziyor, ezmişse, onu kim sömürmüş, sömürüyorsa, feodalite mi, burjuvazi mi... Halkın mutluluğunun önüne kim geçiyorsa ben sanatımla ve bütün hayatımla onun karşısındayım. Ben etle kemik nasıl biribirinden ayrılmazsa, sanatımın halktan ayrılmamasını isterim. Bu çağda halktan kopmuş bir sanata inanmıyorum." Yaşar Kemal'in edebi çalışmalarında halka dönük bir düşünce hakim oldu ve bunu, bir yerde politik düşünce ile birleştirerek yürüttü. Yapıtlarında, halk şiirinde, epopelerde olduğu gibi insan değerlerinden kopmamaya çalıştı. Yaşar Kemal, siyasi görüşü ile sanatının paralel olduğunu, "halk ve doğa"ya inandığını, sanatının proletaryanın çıkarlarının emrinde olduğunu dile getirmiştir. EtkilendikleriYaşar Kemal hem Dünya edebiyatından hem Türk edebiyatından etkilenmiştir. Beşinci sınıftayken Alphonse Daudet'nin Le Petit Chose kitabı yazarın okuduğu ilk romandır, daha sonra Kerem ile Aslı'yı yedi yaşındayken okuduğu Don Kişot yazarı etkileyen ilk kitaptır. Romanı okuduktan sonra günlerce etkisinde kaldığını şu sözlerle belirtmiştir "Don Kişot'u okuyunca yeni bir dünya buldum. Günlerce etkisinde kaldım. Cervantes bütün insanlığımı, yüreğimde sakladığım birçok gizi açıklamıştı. Bir karanlığa gömülmüş, sonra da içimde bir yücelme olmuştu." Abidin Dino'dan alıp okuduğu Sait Faik Abasıyanık'ın Medarı Maişet Motoru'na "hayran" kalmıştır. On yedi yıl boyunca roman, sanat, sosyalizm tartıştığı Arif Dino ile şiir, edebiyat, resim konuştuğu Abidin Dino, yazarı etkilemişlerdir. Dilde ise Karacaoğlan'ın etkisinde "çok" kaldığını Dumas'nın Kamelyalı Kadın'ını defalarca okumuştur ve romanının sürükleyici olmasını kendi romanlarında temel ilke haline getirdiğini belirtmiştir. Bunların dışında Balzac, Dostoyevski, Gogol, Çehov, Köroğlu etkilendiği diğer yazar ve şairlerdir. Yazar, yazmaya başlamadan önce dilini canlı tutabilmek için Türk edebiyatından Nâzım Hikmet'i okumuştur Siyaset hayatı ve davaları17 yaşından ölümüne değin sosyalist politikanın içinde yer aldı. 1950'de komünizm propagandası yaptığı iddiasıyla tutuklanıp Kozan Cezaevi'nde bir sene boyunca tutuldu ve 1951 yılında serbest bırakıldı. 1961 Anayasası'ndan sonra kurulan Türkiye İşçi Partisi'ne TİP 1962'de katıldı. Emekçi sınıfının tamamen yönetime gelmesini isteyen Kemal, TİP'te sekiz yıl çalıştı ve partinin yöneticilerinden birisi oldu. 1987'deki bir söyleşisinde Türkiye'de bir Marksist partiye ihtiyaç olduğunu belirtmiştir. Aynı söyleşideki "Nasıl bir sol modelden yanasınız?" sorusuna, şu cevabı vermiştir "Her ülke sosyalist modelini kendisi kurar. Sovyetlerin 70 yıldır yaşama geçmiş modelini kabul edemeyiz. Yüzde yüz bağımsızlıktır sosyalizm. Kişi bağımsızlığı, ülke bağımsızlığı, politik bağımsızlık, ekonomik bağımsızlık, özellikle de kültürel bağımsızlık... Sosyalizmin başka bir anlamı yok benim için. Bu çağa gelinceye kadar kültürler birbirlerini beslemişlerdir, yok etmemişlerdir. Oysa çağımızda, kültürler kültürleri yok etmek için bilinçli olarak kullanılmışlardır emperyalistler tarafından. Benim için dünya bin çiçekli bir kültür bahçesidir; bir çiçeğin bile yok olmasını, dünya için büyük bir kayıp sayarım." TİP'ten ayrılan yazar, nedenini partinin niteliğini yitirmesine, bürokratların eline geçmesine ve emekçilerden kopmasına bağladı. Sovyetler Birliği çökmesinin, sosyalizmin de çökmesi değil, tam tersine dünya sosyalizminin zaferi olduğunu 1993'teki bir söyleşisinde dile getirmiştir. 4 Şubat 1974'te yetmiş şair ve yazarın ilk toplantısıyla Türkiye Yazarlar Sendikası kuruldu ve Yaşar Kemal, ilk toplantı sonucu "Kuruluş Kurulu" içinde yer aldı. Ayrıca genel kurulda Yaşar Kemal sendikanın genel başkanlığına getirildi. 1950'de Halide Edip Adıvar'ın öncülüğünde Türk PEN Kulübü kuruldu fakat kulüp, 12 Eylül 1980 askerî darbesi üzerine kapandı, 1989'da Yaşar Kemal'in öncülüğünde tekrar açıldı. Kemal, bu dönemde kulübün başkanlığına getirildi. Ocak 1995'te Alman Der Spiegel dergisinde Türkiye'de devletin Kürtlere yönelik yıllardır süren baskı politikasını, o günlerde tüm şidddetiyle süren savaşı anlatan "Yalanlar Seferi" başlıklı bir makalesi yayınlandı. Terörle Mücadele Yasası'na göre "bölücülük propagandası" yapmakla suçlanan Kemal'e Devlet Güvenlik Mahkemesi'nde DGM dava açıldı. Kemal aslında makaleyi Düşünce Özgürlüğü ve Türkiye başlıklı derleme kitap için yazmıştı. Kitap Şubat 1997'de yayımlandı ve raflara çıkışının ikinci gününde toplatıldı. 23 Ocak 1995'te yapılan ilk duruşmada aralarında Orhan Kemal, Demirtaş Ceyhun, Erdal Öz, Adalet Ağaoğlu'nun bulunduğu yüzlerce kişi Yaşar Kemal'e destek vermek için mahkemeye gitti. Yazar, 2 Aralık 1995'te beraat etti. Aynı yıl Index on Censorship dergisinde "The dark cloud over Turkey" tr. Türkiye Üzerinde Kara Bulutlar yazısı yayımlandı ve yazı, Düşünce Özgürlüğü ve Türkiye içinde yer aldı. Bu yazısından ötürü 7 Mart 1996'da Türk Ceza Kanunu'nun 312. maddesine dayanılarak yargılandı ve yayıncıya 3 milyon 491 bin 666 TL para, Yaşar Kemal ise bir yıl sekiz ay hapis ile para cezası verildi ve ceza ertelendi. Makalenin halkı kin ve nefrete teşvik ettiği ileri sürülen karar 18 Ekim 1996'da da Yargıtay tarafından onandı. Bunun üzerine Yayınevi, kitabın toplatılmasıyla düşünce ve ifade özgürlüğünü garanti altına alan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin AİHS 10. maddesinin ihlal edildiğini belirterek Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'e AİHM başvurdu. Yaşar Kemal de kendi başvurusunda Türkiye'nin 10. maddenin yanında toplatma kararını mahkemeden önce almakla suçsuzluk ilkesini bozduğunu belirtti. Bu nedenle AİHS'nin 6 ve kanunsuz cezalandırmayı yasaklayan 7. maddelerinin de ihlal edildiğini vurguladı. AİHM, sözleşmenin 6 ve 7. maddelerine aykırılık iddialarını reddeden mahkeme, maddi tazminata yer olmadığını, 10. maddesinin ihlal edildiğine dair tespitin, yazarın manevi zararını gidermeye yeteceğine karar verdi. YAŞAR KEMAL'İN ÖDÜLLERİ Yaşar Kemal, Türkiye'den aldığı birçok ödülün yanı sıra Uluslararası Cino del Duca ödülü, Légion d'Honneur nişanı, Commandeur payesi, Fransız Kültür Bakanlığı Commandeur des Arts et des Lettres nişanı, Premi Internacional Catalunya, Fransa Cumhuriyeti tarafından Légion d'Honneur Grand Officier rütbesi, Alman Kitapçılar Birliği Frankfurt Kitap Fuarı Barış Ödülü'nün de bulunduğu yirmiyi aşkın ödül, ikisi yurt dışında beşi Türkiye'de olmak üzere, yedi fahri doktorluk payesi almıştır. 1973'te Nobel Edebiyat Ödülü'ne aday gösterildi. Nobel'e aday gösterilen ilk Türk olan Kemal, verdiği bir röportajda "Ölene kadar da aday olacağım." dedi. EserleriAna madde Yaşar Kemal bibliyografyası ÖyküSarı Sıcak, İst. Varlık, 1952Bütün Hikâyeler, İst. Cem, 1975. Romanİnce Memed, I. Cilt, İst., 1955Teneke, İst. Varlık, 1955Orta Direk, İst. Remzi, 1960Yer Demir Gök Bakır, İst. Güven, 1963Ölmez Otu, İst. Ant, 1968İnce Memed, II. Cilt, İst., 1969Akçasazın Ağaları / Demirciler Çarşısı Cinayeti, İst. Cem, 1974Akçasazın Ağaları / Yusufcuk Yusuf, İst. Cem, 1975Yılanı Öldürseler, İst. Cem, 1976Al Gözüm Seyreyle Salih, İst. Cem, 1976Kuşlar da Gitti, uzun öykü İst. Milliyet, 1978Deniz Küstü, İst. Milliyet, 1978Yağmurcuk Kuşu / Kimsecik I, İst. Toros, 1980Hüyükteki Nar Ağacı, İst. Toros, 1982İnce Memed, III. Cilt, İst., 1984Kale Kapısı / Kimsecik II, İst. Toros, 1985İnce Memed, IV. Cilt, 1987Kanın Sesi / Kimsecik III, İst. Toros, 1991Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana / Bir Ada Hikayesi I, İst. Adam, 1997Karıncanın Su İçtiği / Bir Ada Hikayesi II, İst. Adam, 2002Tanyeri Horozları / Bir Ada Hikayesi III, İst. Adam, 2002Çıplak Deniz Çıplak Ada / Bir Ada Hikayesi IV, İst. YKY, 2012Tek Kanatlı Bir Kuş, İst. YKY, 2013. Çocuk RomanıFiller Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca, İst. Cem, 1977. ÇeviriAyışığı Kuyumcuları A. Vidalie; Thilda Kemal ile, İst. Adam, 1977. RöportajYanan Ormanlarda 50 Gün, İst. Türkiye Ormancılar Cemiyeti, 1955Çukurova Yana Yana, İst. Yeditepe, 1955Peri Bacaları, İst. Varlık, 1957Bu Diyar Baştan Başa, İst. Cem, 1971Bir Bulut Kaynıyor, İst. Cem, 1974Allahın Askerleri, İst. Milliyet, 1978Röportaj Yazarlığında 60 Yıl, İst. YKY, 2011Çocuklar İnsandır, İst. YKY, Adana Halkevi, 1943Taş Çatlasa, İst. Ataç, 1961Baldaki Tuz, 1959-74 gazete yazıları İst. Cem, 1974Gökyüzü Mavi Kaldı, halk edebiyatından seçmeler, S. Eyüboğlu ileAğacın Çürüğü Yazılar - Konuşmalar, der. Alpay Kabacalı İst. Milliyet, 1980Yayımlanmamış 10 Ağıt, İst. Anadolu Sanat, 1985Sarı Defterdekiler Folklor Derlemeleri, haz. Alpay Kabacalı İst. YKY, 1997Ustadır Arı, İst. Can, 1995Zulmün Artsın, İst. Can, 1995Binbir Çiçekli Bahçe, İst. YKY, romanÜç Anadolu Efsanesi, İst. Ararat, 1967Ağrıdağı Efsanesi, İst. Cem, 1970Binboğalar Efsanesi, İst. Cem, 1971Çakırcalı Efe, İst. Ararat, 1972. ŞiirBugünlere Bahar İndi, İst. YKY, 2010. Bu bulmacanın çözümü 10 harftir ve I A harfi ile başlar Aşağıda, Yaşar Kemal'in Çukurovalı kahramanı için doğru cevabı bulacaksınız, eğer bulmaca'ü bitirmek için daha fazla yardıma ihtiyacınız olursa navigasyonunuza devam edin ve Arama fonksiyonumuzu deneyin. CodyCross Dünyamız Grup 19 sizin tarafınızdan önerilen çözümler BIN MILYARA DENK GELEN SAYI STETESKOP cevabı biliyor musun? CODYCROSS Dünyamız Grup 19 Bulmaca 2 Ednan bey'li dizi Hırsızlık hastalığına yakalanmış kişi Başkenti san juan olan latin amerika ülkesi Truva savaşı'ndaki miken kralı Georges claude'nin icat ettiği aydınlatma aracı Tertipleme işi Diyafram, tüp ve kulaklıktan oluşan tıbbi gereç Seferoğulları ve tellioğulları'nın yer aldığı film Bin milyara denk gelen sayı Toptan olmayan satış türü Şansı hep kötü giden, şanssız Azimli, çalışkan kimse Agatha christie'nin kaldığı istanbul oteli Ham haldeki demir madeninin eritildiği fırın Batu han tarafından kurulan türk-moğol devleti diğer bulmacar Ince memed Yaşar kemal'in dört ciltten oluşan romanı Peter ustinov'un filme çektiği yaşar kemal romanı Yaşar kemal’in 32 yılda yazdığı roman serisi Ince memed Yaşar kemalin çukurovada geçen romanı Yaşar kemalin, 7 yıl ara verip bitirdiği kitabı Yaşar kemalin başyapıtı olarak değerlendirilir benzer bulmaca Yaşar ne yaşar ne , bir aziz nesin kitabı Yaşar kemal’in “yağmurcuk kuşu”, “kale kapısı” ve “kanın sesi” adlı yapıtla Yaşar kemal’in bir romanı Yaşar kemal'in dört ciltten oluşan romanı Peter ustinov'un filme çektiği yaşar kemal romanı Yaşar kemal'in doğduğu köy bu ilde yer alır Yaşar kemal’in 32 yılda yazdığı roman serisi Efsanesi, filmi de çekilen yaşar kemal romanı Sedat girginin resimlediği yaşar kemal öyküsü Asıl adı yaşar olup yaşamış,belgratlı olduğu sanılan türk şairi Ümit yaşar __, aşkın, hüznün ve istanbul'un şairi Fırat suyu kan akıyor baksana”, “karıncanın su içtiği”, “tanyeri horozları” yaşar Trabzonlu delikanlı”, “karadeniz hırçın kız”, “taliblerin ağıdı” gibi kitap yaşar Varlık dergisinin ve yayınlarının kurucusu olan ünlü edebiyatçımız yaşar nabi Soğuk havada, ince giyinenler bu durumu yaşar Yaşar'ın 1996 çıkışlı çok satan albümü Münir özkul'un ünlü yaşar usta tiradı bu filmdedir Şarkıcı ebru yaşar'ın 1990'lardaki çıkış şarkısı "gözlerim ne renkti?" diye soran yaşar şarkısı Tanınmış şarkıcı yaşar'ın soyadı Son Bulmacalar Einsteinın ilk adıdır Balık olmasına rağmen memeli olan büyük canlı Üsküdar semtinin günümüzdeki tek bizans eseri Okyanusyada toprağı bulunan bir ülke İstanbulda 2 kez kupa kaldıran ingiliz takımı Nane yağından üretilen ferah kokulu madde Serbest ortamda yer çekiminin sebep olduğu eylem John, paul, george, ringo adlı üyeleri olan grup Adana’da doğup büyümüşler, hele ki okumuş yazmış, şiire, romana, sinemaya gönül vermiş her Çukurovalı, Yaşar Kemal’le övünür! Yaşar Kemal’in hemşerisi olmanın gururunu yaşar ya da koltuğu kabarır! Her Kolombiyalının Gabriel Garcia Marquez’le, her İngiliz’in Shakespeare’le övünmesi gibi… İnanın, istisnasız böyledir. Ortak aklın, ortak sevginin parçası gibidir Yaşar Kemal...İnsanlar memleketinden çıkmış sanatçılarla övünür ama Adana’nın yazıya çiziye meraklı olanları, durduk yerde, olur olmaz yerde gurur duyar!Bu ender yaşanan bir durumdur ve çok güçlü bir bağ kurulur Yaşar Kemal’le...Siyaseten hangi eğilimden olursa olsun, Adanalılar için semboliktir Yaşar Kemal... Pamuk gibi, portakal, Adana kebabı gibi!..Bu arada fikren çook ayrı düşünse de kentin Belediye Başkanı da Yaşar Kemal’in heykelini diker!..Çünkü Yaşar Kemal sadece Çukurovalı değildir, sadece evrensel romancı değildir; öyle ya, vicdanın da adıdır, onurun-gururun karşılığıdır ve tertemiz gelip geçmiş bir hayatın öznesidir. Babam ki okumaya meraklı bir adamdı. Adana’nın arka sokaklarında berberlik yaptı 50’li yaşlarına kadar. Yaşar Kemal’i tıraş etmişliği de vardı 1950’lerde…Mektebe başladığım zamanlarda “oku” diye verdiği ilk kitap, Yaşar Kemal kitabıydı. İnce Memed ve Teneke’ yıllarımda Tommiks, Teksas da karıştırdım ama “Evladım, bizim buraları, Çukurova’yı anlatıyor, bizi anlatıyor, çok büyük yazardır her fırsatta oku!” derdi. Öyle yaptım…Ki sonraki yıllarda tanıyınca, hele ki pek çok defa belgeselini kotarınca, romanlarının ve yaşamının ayrıntılarına hâkim olunca, baba yarısı saydım Yaşar Ağabey’i…Bu arada Yaşar Kemal de açıkçası Çukurovalılara az biraz torpil geçmiştir! İstanbul’a taşı toprağı altın diye gelenlere, ya da yazarçizer, oyuncu olmanın hayalini kuranlara hep kol kanat gerdi, Kemal’in Çukurova insanına ağabeylik yapması doğaldır dilin, aynı doğanın, aynı iklimin, aynı argonun çocuğudur çünkü. Yaşar Kemal, Çukurova’da çok acı çekmiştir! Çok bela geçmiştir başından ama bir o kadar da Çukurova’dan beslenmiştir. Hapislerde yatmış, ırgatlık yapmış, arzuhalci olarak didinmiş, yoksul ve yoksun kalmış… Ama…Çukurova’nın börtü böceğini, toprağını, dokusunu ve elbette insanını çok ama çok iyi hissetmiş, öğrenmiştir. Ve çok iyi de anlatmıştır destancısını, eşkıyasını, yaylasını, göçeri-göçmenini, hayal ve umutları muhteşem aksetmiştir romanlarına. Büyük serüvenleri sayfalarca anlatıp durmuştur. Torosların geleneklerine, insanın doğayla uyumuna, doğanın dönüşümüne, erozyonuna, tahribatına, Çukurova’nın binbir çiçekli bahçesine, ovasına o kadar hâkimdir ki... Baskılar karşısındaki Çukurova insanının başkaldırışına… Mübadeleden kırılanlara, toprağından göçmek zorunda kalanların trajedisine, paramparça oluşuna öylesine eğilmiştir ki…Ve o denli evrensel ve lirik anlatmıştır ki, bu yüzden 40 dile çevrilmiştir eserleri. Çukurova üzerinden büyük insanlık hikâyeleri anlattığı içindir ki, Torosların izbeliklerindeki İnce Memed’in başkaldırdığı Abdi Ağa… Sicilya’daki zalimdir… Ya da San Francisco’daki çete reisi... Ya da büyük kentlerden birindeki gözü kara insanlık düşmanıdır aslında! Kısacası, Yaşar Kemal! Türkiye’nin evrensel yazarı, Çukurova’nın tasvir ustası. Onun bıraktığı izlerde dolaşmak muhteşem!Güller içinde uyusun… Çok özlüyoruz onu, çok!Yaşar Kemal’in Çukurova’sı, benim de âşık olduğum Çukurova’ydı. Erkenden düştük yollara… Muhteşem bir ekiptik. Işıl ışıl gözlerle dinleyen dostlar, her ağıtta gözyaşı döken, her şakada kahkaha atan yurdun dört bir yanından gelen bir avuç Yaşar Kemal’in Çukurova’sı’ gönüllüsü insan. Ezgilerle, türkülerle, yollarla, zamansız bir hayata bıraktık kendimizi… Ben anlatıcıydım ama yine öğrencilik yaptım. Yine öğrendiklerimi tazeledim. Taze bir ruhla döndüm İstanbul’a. Teşekkürler Barış Ataş, teşekkürler Selçuk... Düş Patikası’ndaki yolculuğumuz için…Anavarza-YılankaleYıllar boyu ironi yapılır. Yaprağın düşüşünü, kartalın uçuşunu, böceğin ötüşünü sayfalarca anlatır her romanında. Roman kahramanı olur her bir doğa parçası, sonra olaya’ geçer usta yazar. Romanlarında çokça geçen Yılankale ve Anavarza’dan düz ovaya baktığınızda az bile yazdığını düşünürsünüz. Uçsuz bucaksız muhteşem bir Ova… Hele ki 50’ler 60’lar Çukurova’sı ki… Yeşilin her tonu, renklerin her biri, çiçeğin bin bir çeşidi, taşların sırrı... Büyük uygarlığın izi vardır Anavarza’da bir de. Surlar, kaleler, yollar, kapılar... Binlerce yıl öncenin yaşanmışlıkları alıp götürür; gözünüzden yaş gelir, geçmiş uygarlıkların üzerinde yaşamaya devam ettiğinizi hissedince…Anavarza Kalesi ve Yılankale, hem yakın hem uzaktır birbirine ama Yaşar Abi çok anlatır her iki kaleyi, her iki kaleden kuşbakışı görünen Çukurova’yı... Kuş demişken! Kartalları da anlatır tabii. Çocukluk yıllarında Anavarza Kalesi’nde çokça olan ama doğa tahribatı sonucu, zirai ilaçların kullanımı nedeniyle şimdi yok olan kartalları. Artık gelmez olur kartallar! Size üzücü bir haber daha vereyim. Anadolu’nun büyük uygarlıkların beşiği olmasıyla övünürüz de, uygarlıklardan bize kalan mirası koruyamayız. Görüyorsunuz! Fotoğraflarda da görüyorsunuz, anlatmama gerek yok! Anlatmayacağım, görüyorsunuz! Kazılardan çıkarılan antik taşların nasıl tulumba yalağı olduğunu, nasıl mangal haline getirildiğini ve dut ağacına çıkmak için merdiven niyetine nasıl da kullanıldığını… Doğum yeri hemite13 yaşına kadar büyüdüğü, babasının öldürülüşüne tanık olduğu Hemite Camii… Gün doğumunun ve gün batımının efsaneleştiği Ceyhan Irmağı… Yaşar Kemal’in sağlığında yapılan ve açılış törenlerinde mutlu olduğu Yaşar Kemal Kültür Merkezi ve bence Yaşar Kemal heykeli’ diye de tanımlayabileceğimiz İnce Memed anıtı’. Öyle ya, Yaşar Kemal de haklının yanında vicdansıza başkaldırının sembolü… Köylülerden mutlusu yoktur. İşte burası Hemite Kalesi, Yaşar Abi çok çıkmıştır çocukluğunda, çelik çomağı kalenin zirvesinde oynamıştır. İşte, anası Nigâr Hanım, babası ki öldürülmeden önce gözünün önünde, bu evin avlusunda kurmuştur çocuk hayallerini… Ve işte Yaşar Kemal Parkı… Bu Park’ta her yıl 3-5 şenlik yapılır. Çocuk şenliği ki, ilkokul çocukları Yaşar Dede’lerinin resmini yapmak için yarışır. Romanlara konu olan Ceyhan Nehri kıyısında hiç değişmez börtü böcek sesi, sazlıklardan havalanır karabataklar…Yaşar Kemal’in yiğit kadını Halet Çambel, Yaşar Kemal’in “yiğit” diye tanımladığı Prof. Halet Çambel... Geç Hititler uygarlığını 75 yıl boyunca kazıp durdu. Ortaya Karatepe’de “Açık Hava Müzesi” çıkıverdi. Selvi Boylum Al Yazmalım filminin de çekildiği mekânları kapsar. Barajıyla, kazdıkça çıkan muhteşem hazinesiyle bir cennettir, bir derstir… Yaşar Ağabey, 1950’lerden bu yana ekibiyle kazı yapan Halet Abla’yı hiç yalnız bırakmadı. Çok anlattı onu kitaplarında, çok yakın dost oldu. Çukurova’sındaki antik hazineyi kazandırdığı için ömür aldı Halet Çambel’den, ömrüne ömür kattı… Aslan heykelini görüyorsunuz. Sadece bu heykel 8 yılda çıkarıldı! Aslında muazzam bir aşk ve evlilik hikâyesi de var ki Halet Hanım’ın sayfalara sığmaz, roman olur! Şu kadarını yazalım. Nazım’ın ortak şiir kitabı çıkardığı Nail Çakırhan, ki babadan alaylı mimardır, Muğla evleri tadında evler binalar inşa etmiştir; Karatepe kazı şantiyesini de…Adana sokaklarında başladı İnce Memed Yaşar Kemal’in belalı, zorlu çocukluk ve ergenlik zamanlarının ardından geldiği ve Arif-Abidin Dino’yla tanıştığı Adana kenti… Şehrin eski mahallesinde “Ramazanoğlu Kütüphanesi’nde iki yıl bekçilik yapar Yaşar Kemal. Ve gece gündüz, raflardaki tüm kitapları okur. Homeros’tan klasiklere, ilk dönem Türk edebiyatına; Karacaoğlan Dadalooğlu ve Köroğlu’na... Ne yazık ki Ramazanoğlu külliyesi tek binayla yerinde dursa da ne Kütüphane’den eser var ne de müştemilatlardan. Otluk, otoparklık ve depoluk olmuş. Ama özür niyetine 2 kilometre öteye, Abidin Dino’yla birlikte heykelini dikmişler Yaşar Ağabey’in...Yanında da bir başka efsane Orhan Kemal’in yarenliği… Üç dost, 60 yıl önce şimdi Büyükşehir Belediye Binası’nın yanındaki Halkevi Bahçesi’ne kurulur edebiyat konuşurlarmış. Yaşar Ağabey, tam o sıralarda başlamış yazmaya İnce Memed’i ve Abidin Bey sayesinde dönemin Cumhuriyet Gazetesi’ne başlamış. Muhteşem Çukurova röportajları ve İnce Memed tefrikası. Ve 40 dile çevrilmiş destansı roman… Orhan Kemal demişken, Adana’nın hüznüdür, ıstırap şarkısı gibi bir hayattır Orhan Kemal... O da acı çekenlerden... Pek çok romanını Milli Mensucat Adana Fabrikası’nda çalıştığı 7 yıl boyunca tasarlamıştır. Fabrika mı? O şimdi enkaz!Adana Sinema Müzesi’ Yaşar Kemal de orada, Orhan Kemal de, Yılmaz Güney de... Adana’nın bağrından kopup gelmiş tüm sinemacıların ya posterleri ya izleri ya afişleri ya da balmumu heykelleri var… Ki Yılmaz Güney’e ait oda’ var Müze’de…Adana’da film bobinleri taşırken, İstanbul’a taşınan ve Yaşar Kemal’e, Cumhuriyet’e uğrayan Yılmaz Güney… Yaşar Ağabey’in onu Atıf Yılmaz’la tanıştırması üzerine kamera önüne geçer, uzun ince bir yola girer. Hazin bir türküdür tabii… Adana’da çocuklukla başlayan macera, yine Adana’da bir film çekimi sırasında kesintiye uğrar ve uzak bir kentte sürgünde yaşamını kaybeder Yılmaz Güney… Hepimiz gözyaşı dökeriz. En çok da Yaşar Kemal ağlar… Yaşar Kemal hayatı nın aşkı Tilda Kemal kimdir? Yaşar Kemal'in eşi şiirlerindeki kadın Tilda Kemal'le aşkı. Abone ol Edebiyatın çınarı Yaşar Kemal bugün yaşamını yitirdi. Acı haberi kameralar karşısına çıkan eşi Ayşe Semiha Baban verdi. Ancak Yaşar Kemal'in hayatı nın aşkı başkaydı. Yaşar Kemal'in 50 yıllık eşi Tilda Kemal 2001 yılında yaşamını yitirmişti. Yaşar Kemal hayatının aşkına "Tilda bunda da benden önce davrandı" sözleriyle eşini uğurlamıştı. YAŞAR KEMAL'İN HAYATININ AŞKI TİLDA KEMAL KİMDİR? Yaşar Kemal'in eşi Tilda Kemal'in ölümü sonrası Tilda ile Yaşar Kemal'in hikayesi yazar Cengiz Çandar şu satırlarla anlatmıştı Onun için miydi, yoksa avlunun köşesinde süzgün bir fidan gibi bir kenara ilişmiş duran, Türk dilinin koca çınarı, dev cüsseli eşi için mi? "Dünyaya geldiğinde adını Mathilda koymuşlardı. Osmanlı Bankası'nın Genel Müdürü'nün kızı. Padişah Abdülhamit'in baştabibi Jak Mandil Paşa'nın torunu. Paşa torunu Mathilda. Onu tanıyan herkesin, hangi yaştan olurlarsa olsunlar, tek sözcükle seslendikleri andıkları göze batmayan, alçakgönüllü, zeka kumkuması, zarif kadın Tilda. Dünyaya Yahudi olarak doğmuştu, Abdülhamit'in baştabibi Jak Mandil Paşa'nın torunu. Ve, Abdülhamit'in babası Sultan Abdülmecit'in yaptırdığı Teşvikiye Camii'nden fatihalarla uğurlanarak, bir Müslüman mezarlığında son yolculuğuna çıktı. 19. yüzyıl camiinde, 21. yüzyıl başlarında bir hazin ve bir o kadar anlamlı tören. Tabut, cenaze arabasına doğru omuzlarda yol alırken, neydi acaba o? "Son Osmanlı"yı mı uğurluyorduk; yoksa toplumumuzun harikulade dokusunun, derinliğinin bugünlere ve yarınlara izdüşümünü mü izliyorduk? Doktoru cüzdanında "Kelime-i Şahadet" bulmuş vasiyet niyetine. Varoluşunda karınca emeği bulunan dev eşi ile, sonsuz yolculuğun mekanında da ayrı düşmek istememiş. Mathilda doğdu, Tilda Kemal olarak Teşvikiye Camii'nden kalkıp, Müslüman mezarlığında uykuya girdi. TİLDA YAŞAR KEMAL İLE NASIL TANIŞTI? Jak Mandil Paşa'nın torunu, Osmanlı Bankası Genel Müdürü'nün kızı olarak büyümüştü. Bir gün yolu, Van'ın Erciş'indeki köklerinden fışkırıp, Toroslar'ın eteğinde Kadirli'de kök salan, Çukurova'nın bereketli toprağında yeşeren Yaşar Kemal'le kesişti. Yaşar Kemal, atalarının gözünü kamaştıran Süphan Dağı kadar heybetli, kendi gözlerinin eğitildiği Toroslar kadar vakurdu. Küçücük bir çocukken, kan davası sonucu, babasını bir Cuma namazında gözü önünde vurdular. Anadilini tam bilmeden, öğrenemeden dili tutuldu. Okuyamadı. Çukurova'nın kahrını yaşadı. Dili çözüldüğü vakit, Türk dilinin en yaman ustası oldu. Destanlar coğrafyasının çağdaş trubaduru, Türkiye insanının erişilmez dili o. Bir asırlık çınar gibi gövdesiyle, "İnce Memed"in kendisi. Türkçeyle çıktığı dünya kulvarlarında bu halkın, bu ülkenin yüzakı. İnsanlığın büyük kültür ustaları ailesinin Türkiyeli yüce ferdi. Yaşar Kemal, Türk dili ile, "Rabindranath Tagore'un kandili" ise, Tilda, o kandili tutan el idi. Yaşar Kemal adını bilen ve sayan herkesin, Tilda'ya, dolayısıyla, teşekkür borcu vardı. YAŞAR KEMAL'İN ESERLERİNİ YABANCI DİLE ÇEVİREN KİŞİ ... Tilda, Türkçe, İngilizce, Fransızca ve İspanyolca'nın tümüne herbirinin anadili olanlar kadar hükmediyordu. Yaşar Kemal'in, dile kolay, 17 eserinin yabancı dillere çevirisi onun elinden çıktı. Dünya, Türkiye'nin usta dil kuyumcusunun, bu halkın asırlardan gelen gür bilgelik ırmağının uğultusunu Tilda sayesinde öğrendi. Yaşar Kemal, bu efsunlu efsaneler toprağının içinden akan pınar idiyse de, Tilda ile çağladı. Efsanenin somutu olur mu? Somut olursa, efsane olur mu? Tek bir istisnasıyla olabilir ve oldu. Yaşar Kemal ile Tilda. Yaşar Kemal'in insanlığın dağarcığına kazandırdığı nice efsanenin, yazılmamış; yaşanmış haliydiler. KÜRT YAŞAR KEMAL İLE YAHUDİ TİLDA Ne eşsiz bir buluşma. Kürt Yaşar ile Yahudi Tilda. Aşiret çocuğu ile paşa torunu. Cami avlusundaki ayrılık töreni, paradoksal biçimde, bu şahane buluşmanın canlı anlatımıydı bir bakıma. 19. yüzyıl ile 21. yüzyılın buluşması. Sanki, Yaşar Kemal'in geçmişten alıp, geleceğe bırakmak istediği en unutulmaz destanın canlı gösterisi. YAŞAR KEMAL EŞİ TİLDA KEMAL'E BÖYLE VEDA ETMİŞTİ Yaşar Kemal, akciğer rahatsızlığı nedeniyle hayat arkadaşı Thilda’yı Tilda şu sözlerle uğurlamıştı "Thildacığım, sevgilim. Sana teşekkür ederim. Yaşadığımız bu güzel hayat için sana teşekkür ederim sevgilim. Korkma, sakın korkma. Biz namuslu bir hayat sürdük." YAŞAR KEMAL EŞİ TİLDA'NIN ACISINA DAYANAMAYIP EVLENDİ Yaşar Kemal hayatı nın aştı Tilda Kemal'in ölümünün ardından önce evini taşımış ardından da şuanki eşi Ayşe Semiha Baban ile hayatını birleştirmişti. Yaşar Kemal'in evliliğine gerekçe olarak ise 'yalnızlığa dayanamadığı' gösterilmişti. YAŞAR KEMAL'İN EŞİ AYŞE SEMİHA BABAN KİMDİR? Yaşar Kemal’in yeni hayat arkadaşı 1946 doğumlu Baban, eski Kültür bakanlarından Cihat Baban’ın yeğeni. 1970’te Beyrut Amerikan Üniversitesi’ni bitiren Baban, Boğaziçi Üniversitesi İdari Bilimler ve Pazarlama Bölümü’nü tamamladı. Ardından Harvard Üniversitesi’nde eğitim gördü. İyi derece İngilizce ve Fransızca bilen Baban, iş hayatına Boğaziçi Üniversitesi Ön Lisans Öğrenci İşleri Bölümü’nde başladı. Ardından, Sürekli Eğitim Merkezi Kurucu Müdürlüğü, İstanbul Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Dokümantösyon Merkezi Müdürlüğü, Yabancı Sermaye Derneği Genel Sekreterliği, Sandoz AŞ’de Dış İlişkiler ve İnsan Kaynakları Müdürlüğü, Novartis İletişim Koordinatörlüğü, OPEL’de Dış İlişkiler Koordinatörlüğü görevlerinde bulundu. Baban’ın sayısız dernek ve vakıfta da üyeliği var. Bunların arasında Halkla İlişkiler Derneği, Tarih Vakfı, Avrupa Danışma Kurulu, TESEV geliyor.

yasar kemal in cukurovali kahramani